BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ: İKİNCİ BÖLÜM-10 Bu iş da hallolmuş saylıyordu. Şimdi köye dönüp kentte satacak öteberi olmaya gelmişti sıra.Direksiyona geçen İpsiz ilk başta acemilik çekti ama, eski ustalığını kazandı az sonra yeniden.İpsiz’in arabayla köye dönmesi dillere destan oldu.“Ula bu İpsiz de kirli çıkınmış ha!”“Demek yastık altında altınları varmış…”“Şu arabanın güzelliğine bakın!”İpsiz kentte satmak için veresiye mal almak için kapı kapı dolaştı ama, güya kimsenin satılacak bir şeyi yoktu.Eve yılgın öndü. Oysa Gülüş’ün keyfi yerindeydi.“Dert etme Ahmat’ım…” diyordu. Ben sabaha yiyecek içecekle oldururum arabayı. El emmemin canı sağ olsun.”Bu el emmi de kim oluyordu ki? Şimdiye kadar neden ondan hiç söz etmemişti Gülüş. O madem “dert etme” diyordu, dert etmeyecekti İpsiz. Gece deliksiz bir uku çektiler.Ertesi sabah ortalık ağarmadan kalktılar.Şu tarla senin, bu bostan benim. Şu bağ senin, bu kümes benim…” derken arabayı tıka basa organik yiyeceklerle doldurdular.Gönül borcu nedir bilen insandı bizimkiler. Kente varınca ilk işleri kendilerine arabayı karşılıksız vererek kıyak yapan dükkâncıyı ziyaret etmek odu. Bir sepete doldurdukları, sebzelerle meyvelerden oluşan bir arajmanı velinimetlerine sundular..İşler iyiden iyiye yoluna girmişti. Artık el emminin kim olduğunu öğrenen İpsiz Ahmat Gülüş’le birlikte tarlaları, bağları, bostanları ziyaret edip göze batmayacak şekilde her bir yerden azar azar alarak arabaya taşıyordu.Kente yeni dadanan bu organikçi satıcı çok hoş bir adamdı canım. Gün batımı yaklaştı mı, arabada kalan her şeyi müşterilere parasız olarak dağıtıyordu.Böyle satıcıyı kim sevmez. Kısa zamanda yolu gözlenen biri olup çıkmıştı organikçi İpsiz.Organik yiyecekler kentte iyi para ediyordu etmesine de, bedavacılar işin ayırımına varmıştı. Parayla satın almak yerine gün batımını bekliyordu çoğu.İpsiz elde kalan malları köye geri götüremezdi. El emmilerin dikkatini çekerdi i bu. Foyası da meydana çıkardı. O nedenle, elde kalan mallar köye geri götürüleceğine fakir fukaranın kursağına giriyordu.El emmiler ilk günlerde işin ayırımına varmadılar. Sonra her biri bir Komiser Colombo kesildi. Yaptıkları izleme sonucu, herkes tarlasının, bağının, bostanının yanındaki tekerlek izlerini keşfetti.İşte bu da bizimkilerin işlerinin kırılmasına yetti de arttı bile.Köy meclisi kuruldu.“Şunlar dönsün de layık oldukları cezayı görsünler”, diyen el emmiler Gülüşle İpsizin yolunu beklemeye başladı.Ne var ki organik satıcıları o gün köye dönmediler. Köylüyü bir meraktır aldı bu kez.“Acaba bir trafik kazası mı geçirdi bunlar” diyerek kaygılanıldı.Başta Şafak dayım olmak üzere üç kişilik bir heyet bizimkileri aramak için kente yollandılar. Dardaysalar onlara yardımcı olmak gerekiyordu.Tabii ben de peşlerindeydim. Bensiz bir işi kotarabilir miydi bunlar. Eh, yaşımız yediyi bulmuştu artık. O kadarı da elimizden gelsindi yani.Önce hastaneler dolaşıldı. Neyse ki o gün trafik kazası olmamıştı.Sıra karakollara geldi.Aradıklarını Akyol karakolunda buldular. Demir parmaklıklarla bölünmüş olan nezarethanenin erkekler bölümünde İpsiz vardı. Öbür bölümde ise Gülüş’ün gözleri parlıyordu.Gülüş her zamankinden farklı olmadı. Yine zeytinyağı gibi suyun yüzüne çıktı.“Nerde kaldınız bu saate kadar. İdamımızı mı bekliyordunuz!” diye Şafak dayımı azarladı.Haksız da sayılmazdı hani. Dayım ne de olsa onun üvey yeğeniydi.Heyet onu yatıştırdı. İşte gelmişlerdi. Gereken neyse yapılacaktı.Komiser, Sarıt’ın yardımcı heyetini karşısına aldı. Onlara olup bitenleri anlattı.Bu karı koca ikili sayılamayacak kadar çok suç işlemişlerdi.Hele buradakileri bırakın da, siz köyden haber verin. Köye hacize gidecek olan icracılara bir itirafta bulunmuştu zanlılar. Kendilerinin Sanıt’ta dikili bir ağacı bile yoktu. Sattıkları her şey el emmilerinin malıydı.“Herhalde bu el emmiler de şikayetçilerdir bunlardan.”“Şikayet de ne demek komiser beyim,” diye konuştu yardım heyetinden köy kiziri Omar. “Ellerine geçirirse, kanlarını içmeye hazır bunların bütün köylü.”Komiser:“Eee, ne olacak şimdi?”Şafak dayım:
BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ: İKİNCİ BÖLÜM-10
.