Batılılaşmak üzerine…

.

 Ülkemizde bir batılılaşma söylemi yıllardan beri edilir durur.  Ünlü şair ve yazarımız Attila İlhan Cumhuriyetin ilk yıllarında Çağdaşlaşma denilen kavramın, 1940’lı yıllardan sonra batılılaşmak denerek yozlaştırıldığını yazar (1). Bu yozlaşmayı gerçekleştirenlerin de, Osmanlı Bab-ı Alisinin köhnemiş kadroları olduğu belirtir. Özünde çağdaşlaşmak denilen olgu, modern çağa geçmektir. Modern çağ kapitalist düzendir aslında.  Ülkemiz bir türlü kapitalizm öncesi sınıfları tam olarak ortadan kaldıramamıştır.  Bu sınıflar sınıflı toplumların ortaya çıkışından beri var olan Tefeci-Bezirgan denilen sınıflardır (2).  Bu sınıfın üretimle ilişkisi yoktur. Sadece mallarla ilgilenir. Üreticilerle tüketiciler arasında aracılık eder kar sağlar. Üretici ve tüketicileri borçlandırarak, onlardan faiz adı altında para alır. Asalak ve sömürücü bir sınıftır. Dini kendisine malzeme eder. Kendi siyasi amaçları için dini kullanan bir sınıftır. Ayrıca Ülkemizde, Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri yapılsın denen toprak reformu da yapılamaz.  Osmanlı’da 1864 yılına kadar Türklere özel tapu verilmez, tüm topraklar miri arazidir.  Kamunun malıdır. Miri araziler güçlü olanın eline geçer. Cumhuriyet sonrasında bu düzen devam eder. Toprak ağalığı tasfiye edilmez.  Ortaçağın temel üretim aracı olan toprağın dağıtılmaması, derebeylik düzeni de denilen bu düzenin tam olarak ortadan kaldırılamamasını da neden olur. Oysa modern çağlara geçişte örnek olarak gösterilen Fransız devriminde Kilisenin ve Soyluların elindeki topraklar halka dağıtılmıştır.Batı demek, özünde AB-D emperyalistleri demektir. Zaten bu emperyalistlerde ülkemizde hep bu ortaçağcı sınıflarla işbirliği yapıp ülkemizin ileriye doğru gitmesini engellemişlerdir. Tüm dünyada aynı eylem içindedirler. Yirminci yüzyılın başında, Arap ülkelerini 22 parçaya ayıran da bunlardır. Mısırda, iktidara ilerici partilere karşı Müslüman Kardeşler örgütünü kurduran yine bunlardır.  Afganistan’da sosyalist hükümete karşı, oratağcı Taliban örgütünü kuran da bunlardır. Daha sonra bu örgütlerden, El Kaide, El Nusra,  IŞİD gibi örgütler türemiştir. Cezayir’de meşru hükümete karşı FIS (İslami Selamet Cephesi)  yine ABD eliyle kurdurulan bir örgüttür.  Kaplancılar denilen bir ortaçağcı örgüt, Almanya’da faaliyet göstermiş, büyük oranda ülkemizden giden işçileri saflarına çekebilmiştir. Uzun yıllar faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.Batı aslında ülkemizi ve bize benzer ülkeleri batırmayı temel hedef olarak koymuştur. Bu nedenle Latin Amerika’da son elli yıl içinde nerdeyse her ülkede ABD eliyle darbeler yaptırılmıştır. Biz de 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de iki kez açıktan darbe yaptırılmıştır. AB-D emperyalistleri kendilerine uygun bir Türkiye için, bu darbeleri yaptırmışlardır. Bu darbeler ile ülkemiz her yönden geriye götürülmüştür. Emekçilerin örgütlenme özgürlüğü, bireysel haklar, üniversite özerkliği gibi pek çok hak ortadan kaldırılmıştır.Batı tüm bunları yapar iken, kendine Hür Dünya, Sosyalist ülkelere de demir perde ülkeleri derdi.  ABD darbelerinin mimarı Henri Kissinger’e 1973’te Nobel Barış ödülü verilir. O yıllarda daha yeni Şili’de Allende hükümetine karşı darbe yapılmıştır. Kissinger o darbenin baş mimarıdır. Dünya’da insan haklarını en çok ihlal eden ve ihlal edilmesine yardımcı olan ABD her yıl insan hakları raporu yayınlamayı da ihmal etmez.Batılılaşmak bizim işimiz olamaz. Halkın yararına olan durum, dini siyasete alet eden ortaçağcı sınıfların tasfiye edilmesi, demokratik, laik, tüm emekçilerin örgütlenme özgürlüğünün olduğu, emek gücünün özgürce pazarlayabildiği bir düzendir. Böyle bir düzen esasen, ortaçağcılığa ve emperyalizme karşı mücadele vererek kurulur.ercankosmanoglu@hotmail.com1)Hangi Batı?  Attila İlhan . İş Bankası Yayınları 20032)Türkiye’de Sınıflar ve Politika. Hikmet Kıvılcımlı.  Derleniş Yayınları. 1993

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri