BATASICA OCAK…

.

 Ocak ayı, miladi takvimin ilk ayı. İçinde karakışı da barındırır, kara günleri ve katliamları da.Türkiye tarihinin en karanlık günlerinden biri ise 24 Ocak’tır. Zira tarihimize 24 Ocak 1980 ekonomik kararları olarak geçen ve başta DİSK olmak üzere sendikaların ve sivil toplumun karşı çıkışı sonucu uygulanamayan bu karalar ancak 12 Eylül faşist darbesi yapılarak, zaten bu kararların mimarı olan Özal ve onun ekibince hayata geçirilebildi.Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri hazırladıkları bu planı hayata geçirebilseydi ne 12 Eylül darbesi olacak, nede onlarca gencimiz asılacak, yüz binlercesi kaçmak zorunda bırakılacak ve zindanlarda çürütülmeyecekti.Yani siz bakmayın bu gün bile 12 Eylülün ürünü olanların darbenin teröre karşı yapıldığına dair martavallarına. Emperyalizm Türkiye’de yükselen sol hareketi bastırmak, işçi ücretlerini dondurmak, önlerindeki en büyük engel saydıkları sendikal örgütlenmeleri yok etmek uğruna yaptırdılar o faşist darbeyi.Eğer öyle olmasa Amerika gizli servis yetkilileri başkanlarına “bizim çocuklar başardılar” diye sunum yapmaz, o dönemin İşveren sendikaları başkanı işçileri kastederek     “ bu güne kadar biz ağladık, bundan sonra onların anası ağlayacak” diye demeçler verirler miydi?Evet, 24 Ocak ekonomik kararlarının uygulanabilmesi sayesinde işçi ücretleri donduruldu, DİSK, TÖB-DER gibi devrimci emek örgütleri kapatılıp mal varlıklarına el konuldu, Grev yasaklamaları yasal güvenceler altına alındı. Kısacası Ülkemiz kapitalizm ve onun yerli işbirlikçileri açısından dikensiz gül bahçesine çevrildi.Peki, Ocak ayı içerisinde ülkemizde sadece bu karanlık dönem mi var? Geriye dönüp şöyle bir baktığımda daha ne karanlık günleri içinde barındırmış bu Ocak ayı.28 Ocak 1921 de Mustafa Suphi ve 14 arkadaşı Karadeniz’de boğulmuş. O tarihten bu yana her ocak ayı içinde birbirinden değerli bir sürü aydınımız, siyasetçimiz ve bilim insanımız katledilmiş.Aklıma ilk gelenleri saymak istiyorum. 8 Ocak 1996, Metin GÖKTEPE gözaltında iken öldürülmüş.11 Ocak 1995 te Onat KUTLAR, 10 Ocak 2015 te Kadir balcı, 14 Ocak 1994 te Ruhi Can TUL, 19 Ocak 2007 de Hrant DİNK, 24 Ocak 1993 te Uğur MUMCU, 28 Ocak 1998 de Mehmet TOPALOĞLU, 31 Ocak 1990 da Prof. Muammer AKSOY gibi gazeteciler ve aydınlar katliamlara hedef oldular.Yine 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır halkının “Baba” hitap edecek kadar kendisine yakın bulduğu A.Gaffar OKKAN ve yanında bulunan polisler katledildiler.Neyzen Tevfik, Özdemir Asaf, Şair nef’i, Ayşenur Zarakolu, Tahsin Yücel, İsmail Cem, Aydın Güven Gürkan, Kamer Genç ve Mustafa Koç’ ta yine Ocak ayı içirişinde hayatını kaybeden değerlerimiz arasındadır.Dedim ya bunlar benim bir çırpıda aklıma gelenler. Kimini ecelleri ile kimini bilinçli ve planlı suikastlar sonucu aldılar aramızdan. Her biri kendi kulvarında birer değer olan bunca (ve aklıma gelmeyenleri de) değeri şükran ve rahmetle anıyorum.Gaziantepliler birçok konuşmalarını meseller ve deyimler ile süsleyerek konuşmayı severler. Tabi bu arada bedduada ederler bazen. Mesela Antepli olup ta “Ocağın bata” veya “Ocağına Ataş düşe” diye beddua edildiğini duymayanımız yoktur.Şimdi ben bunca aydını, gazeteciyi, sanatçıyı ve bilim insanını katledenlere bu bedduaların hangisini yapsam acaba?Tarihimiz gerçekten karanlık günler ile dolu. Bu günleri unutarak ve unutturarak geleceğimize yön verebilmek kolay olmasa gerek.Gelin şimdi bir anlığına hepimiz Antepliler gibi düşünelim. Bize bu karanlık günleri yaşatanlara ve halen sürdürülmesine sebep olanlara hep birlikte seslenelim. Belki bir duyan olur, belki bu dileklerimizi gerçekleştirecek bir güç bize yardım eder. Bizde bundan sonra her ocak ayı içinde bir yığın mezarlık gezip, anma toplantıları düzenlemek zorunda kalmayız.Hay sizin ocağınız bata. Hay sizin Ocağınıza ataş düşe, emi.  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri