Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü'nden hatırlanmak var

.

BEKİR ŞAHİN

Özgür basını yok ederek, demokrasiye güle güle mi?

Türkiye’de başta basın meslek örgütleri olmak üzere, resmi ve yarı resmi kurum ve kuruluşlar ile STK vb. kurumlar, yazılı ve sözlü açıklamalarıyla basını hatırlayarak, 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü ’nedeniyle basın özgürlüğünden, yani basının özgür olmasından dem vurmaktalar.

ÖZGÜR BASIN için, önemi büyük olan 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’, maalesef süslü sözlerle her yıl giderek yok olan, güç kaybeden, içi boşaltılan BASIN, demokrasinin temel taşı BASIN, süslü sözlerle anılmaktan öteye gitmiyor.

Yıllardır daha güçlü olmak yerine, BASIN’ın kazanılmış hakları hükümetler ve yerel yönetimler eliyle hep keyfi olarak tırpanlandı, tırpanlanmaya da devam ediyor. Oysa Basın kamu hizmeti veren, Demokrasinin olmazsa olmazı meslek örgütüdür. Basın ne kadar güçlü olursa, Demokrasilerde o kadar güçlü olur, özgürlükler o kadar gelişir.

Mevcut AKP-MHP iktidarının BASIN’a bakış açısı malum, özgürlüklere kapılarını adeta kapatmış durumdalar, yarattıkları Havuz Medyası ordusu ile her şeyi güllük gülistanlık gösterme sevdasıyla ayakta kalmanın çabası içerisindeler. Basın özgürlüğüne tahammülleri yoktur. Bunun içinde 22 yıllık iktidarları döneminde kendi basınlarını yaratarak, demokrasinin olmazsa olmazı Basını, böl, parçala, yönet sistemi ile zayıflatıldı.

Peki demokrasiden, özgürlüklerden yana olan ve yerelde çok sayıda belediyeyi kazanan CHP, DEM vb.partiler ne yapıyor dersiniz. Bana göre onlarda, tüm bu olan, bitenlere yönelik söylemden öteye gitmeyerek, sadece seyirciler. Alternatif yaratma kaygıları da yok.

22 Yıllık bir iktidar döneminde, muhalif diyerek ötekileştirilen ve yok sayılan, zayıflatılan güçsüzleştirilen muhalif Basına yönelik aslında muhalefetin çok geç kalmadan bir adım atması, basın özgürlüğü konusunda bişey yapması gerekmez miydi!

İktidarın ötekileştirdiği, muhalefete yaklaştırmamak için sürekli yeni projelerle örneğin özellikle yerel basını kökten bitirmeye yönelik sözde Tasarruf Tedbirleri gibi BASINI ve kamuoyuna meşgul eden, Basını yerel yönetimlerden uzak tutmaya çalışan, iktidarın bu tavrına karşı muhalefet yine seyirci.

Oysa Tasarruf Tedbirleri adı altında bilinçli, sinsi planla basın ile muhalefet arasına girilerek, her iki kesimi de, yalnızlaştırma, güçsüzleştirme, kamuoyunda zayıflatma taktiğini uygulanmakta. Ama muhalefetin bu oyunu tersine çevirecek halen adım atmış değil. Düşünün, şehirlerde toplu taşımalarda basına indirim kolaylığından bile uzak kalan belediye başkanları var. Hele hele Sarı Basın kartı yerine getirilen Mavi Basın kartı olanlar bile bu sorunu yaşıyorsa diyecek bir şey bulamıyorum.

Dedim ya sadece seyrediyorlar. Demokrasinin, özgürlüklerin olmazsa olmazı, havuz medyası dışında kalan, özellikle yerel basına sahip çıkmak, güçlendirmek anlamında yapılan bir şey yok. Üstelik yerel yönetimlerin ellerinde o kadar imkan varken. Yaptıkları ve yapacakları faaliyetleri, kamuoyuna ulaştırma, anlamında araç olarak kullanacakları Basın, ayakta kalmak için direniyor.

Muhalif basın bir yandan baskılar, cezalar, sansür, tehdit, saldırı ve ekonomik krize karşı direniyor, diğer yandan da ayakta kalmanın mücadelesini veriyor, Ama nereye kadar…

Gerçekten çok üzücü, muhalefet daha ne zaman uyanır, bu oyuna karşı ne zaman karşı duruş sergilerler bilinmez. Sayımız o güne kadar kaça düşer, onu da zamana bırakayım.

Onun için önemli günlerden özellikle meslek örgütleri ve diğerlerinin yaptıkları o süslü sözler içerikli açıklamaların bir anlamı yok.

Şunu da söylemem gerek, o süslü kelimelerle açıklama yapanlara TGC hariç şunu sormak isterim; AKP-MHP iktidarı döneminde mesleğimizde birçok haklarımız yok edildi, tırpanlandı. Tek adam rejiminde basın sürekli para cezası, hapis cezası, sansür, tehdit gibi baskılarla karşı karşıya neden bir açıklama yaparak basına, meslek mensuplarına sahip çıkmıyorsunuz?

Göreviniz önemli günlerde yalnızca açıklama mı yapmak…

Bu anlamda, hakkını inkar etmeyerek en eski meslek örgütümüz TGC, gereğini gücü oranında yaptığını düşünüyorum. Yeterli mi değil. Ama bu güç meselesi, siz bu gücü koltuk uğruna bölmüşsünüz, buna rağmen yaşananlara sesiniz çıkmıyor, sahada yoksunuz. Bunu da kendi, kendinize sordunuz mu?

Burada birazda kendimizi eleştirmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Yerel basın içinden gelen ve halende mesleğini her tür zorluğa, maddi sıkıntılara vb. olumsuz koşullara rağmen sürdürmenin mücadelesini veren, özgür basın için meslek etik ve kurallarına bağlı kalarak, her koşulda sesimizi duyurmaya çalışan emekçi gazeteciyim. Elbette her meslek içerisinde olduğu gibi bizlerin içerisinden de çürükler vardır (şantajcı, yalaka, hak etmediği para için meslek onurunu ayaklar altına alan vb.) tipler elbette var. Lütfen bunlara prim vermeyin, aksi halde mantar gibi sayıları çoğalır, sonrasını siz hesaplayın. Şunu da unutmayan böylelerinin sizlere karşı yaptıkları olumsuzluklara ilişkin mutlaka resmi kurumlara şikâyet edin, sosyal medyada paylaşarak ifşa adin.

Bu olayın sorumlusu da meslek örgütleri ve siyasilerdir. Çünkü Basın meslek örgütlerinin sayısı son yıllarda sürekli artıyor. Niçin derseniz, Dernek, Cemiyet ve Birlik vb isimlerle kurulan meslek örgütleri, zaman zaman iktidarlar eliyle bilinçli olarak çoğaltılarak, basının gücü zayıflatmakta.

Ve böyle bir günde yine hamaset nutuklar içerisinde 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’müzü kutluyoruz…

Alın bizden size bu kadar… www.yenicizgihaber.com

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazar Yazıları Haberleri