10 Ocak Basın Ve Gazeteciler günümüz kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Bu yıl Gaziantep de 6. sı Düzenlenen basın ve gazeteciler balosu organizasyonundaydım. Memleketim de böylesi bir gecenin kutlanıyor ödüllerin veriliyor olması harika bir durum. Üstelik İsmail Küçükkaya, Buket Aydın, Didem Arslan, Ahmet Apat gibi bir çokreyting rekorları kıran Gazeteci spikerler, kıymetli devlet büyüklerimiz ile muhabbet edebilmek hayatım da yaşadığım en harika deneyimlerden birisiydi diyebilirim.
Gelelim fasulyenin faydalarına; insanlar gardıroptaki en şık giyisiler, tasarım mücevherler,davetkar topuk tıkırtıları derken insanların etrafında pervane olan garsonlar… derken birbiriyle markalarını(telefon, araba, giysi vs.) yarıştıran çok kıymetli konuklar var idi. Ya çok merak ediyorum gelen konuklar en son ne zaman gazetenin mürekkep kokusunu içine çekerek eline bir gazete alarak okudu yalnız sudoku, bulmaca çözmek için değil!
Gelişi güzel her vatandaş özgürlükten bahseder. Nedir bu özgürlük; neye göre, kime göre özgür yaşarız, neleri kimler için ne uğruna kısıtlarız yada kısıtlamak zorunda kalırız, bilinçlimidir yaptığımız bu davranışlar yoksa dayatma mıdır.
Aslında özgürlük kelimesini tam anlamıyla bütünüyle anlatmak mümkün olmamakla beraber. Terimsel kavrama bakıldığı taktirde; sınırsızlık, hür yaşamak denebilir. Elbette bunun bir hukuki ahlaki saygı gibi değerleri de beraberinde getirdiğini bilmemiz gerekiyor. Yani her şeyde olduğu gibi bunda da dengeyi sağlamak teraziyi eşitlemek mühim mesele…
Basın da özgürlük denen bir kavram girdi hayatıma yaklaşık 2 yıl önce. Öncesinde çokça dikkatimi çekmezdi. Basın özgürlüğü denen şey olaylar hakkında objektif ve tarafsız bir şekilde; vatandaşları aydınlatmak, çeşitli konularda kamuoyunu bilinçlendirmek yeri geldiğinde uyarmak, eleştirmek içinde bulunduğu hayatın sorunlarını ele almak ve paylaşmaktır.
Yeni çizgi gazetesinin beni ekibine katarak fikirlerimi sere serpe dile getirmemi sağladığı için Bekir Şahin’e öncelikle teşekkürlerimi bir borç bilirim. Bu harika serüvenin içerisine girdiğim günden itibaren bazı şeyleri daha bilinçli bir şekilde irdelemeye başladım.
Görüyorum ki Türkiye’de basın özgürlüğü halen istenen özgürlüğe erişememiş. Gerek yerel basın gerek ulusal kuruluşlar televizyon ve radyo medya gruplarını yakın mercek altına alıp gözlem yaptığımda ortaya çıkan sonuç üzücü. Köşe yazarlarından tutunda halkı bilinçlendirmek adına görev yapan tüm gazeteci, spiker, muhabir vatandaşların hala kısıtlı olduğu, kullanmaması gereken kelimeler cümleler tartışmaya, beyin fırtınasına kapalı o kadar sansürlenmiş konu başlıkları var ki...
Derdimizi anlamaz, anlatamaz hale gelmiş vaziyetteyiz...
İnsanlar bana kızabilir ama ,bu gerçekten kimse kaçamaz Türkiye’de kitap, dergi, gazete, kendini ülkesinin gidişatı gelecekte bizi neler beklediğini okumayan ilgilenmeyen bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyet tamamın da olmasa dabüyük bir kesim de var! Böyle devam ettiği ve bilinenlerin konuşulamadığı, susturulduğu, örtbas edildiği müddetçe Basın Özgürlüğü Esarette kalacak.
“Gazeteciler gördükleri, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır”. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK