Asgari Ücret, Asgari Yaşam…

.

Asgari ücret, bir işçinin hayatının sürdürebileceği en düşük ücret olarak değerlendiriliyor. Her yıl sene sonunda asgari ücret tespit komisyonu toplanıp, asgari ücreti belirliyor. Esas olarak toplu sözleşmelerle belirlenmesi gereken işçi ücretleri, ülkemizde yüzde doksan beş oranında asgari ücret olarak ödeniyor. İşçilerin yalnızca yüzde 5-6 ‘sı toplu sözleşme yapabiliyor. Asgari ücret verilen işyerlerinde çalışan işçilerin, gece ve pazar mesaileri hesaplandığında, aylık işçinin eline geçen ücret çoğunlukla asgari ücretinde altına düşüyor. İş yasasına göre gece ve pazar mesaileri, yüzde 50 zamlıdır. İş yasasının bu temel kuralına çoğu işveren uymaz. İşçi sınıfımızın ise bu hakkından bilgisi olsa da sesini çıkaramaz. İşsizlik ve pahalılığın, kader diye yutturulduğu bu ortamda, işveren işçiye “bak ekmek aslanın ağzında, hatta midesinde, buradan çıkarsan iş bulamazsın” diyerek korkutur. Oysa adına ister demokrasi, ister kapitalizm diyelim bu düzende olması gereken temel koşul, işçi sınıfının emek gücünü özgürce pazarlayabilmesidir. Bundan önceki düzende, ayni derebeylik ağalık düzeninde, ağa yanında çalıştırdığı marabasının karnını doyurmak zorunda idi. Yaşadığımız bu düzende, işverenler işçinin karnının doyup, doymadığı ile bile ilgilenmiyorlar. Bu nedenle asgari ücret çoğunlukla açlık sınırının altında hesaplanıyor.Sendikasızlaştırma yalnızca ülkemizde değil, Avrupa ve Amerika’da da böyle bir eğilim var. Emperyalizm çağında, sermayedarlar kural diye bir şey tanımıyorlar. Kendi koydukları kurallara da uymuyorlar. Var olan sendikaları da, işveren yanlısı sarı sendika haline getiriyorlar. Ülkemizde de ciddi bir sarı sendikacılık faciası var. İşçiyi değil, işvereni savunan, “işler yürüsün, işçi de bundan yararlanır” deyip, işverenin çıkarlarını koruyan sendikalar ülkemizin sendikacılık hareketine egemen durumdalar. Sarı sendikacılar aylık ücret olarak işçinin 10-20 katı aylık alırlar…Ülkemizde 1961 anayasası ve arkasından gelen yasalar ile toplu sözleşme ve grev hakları güvence altına alınmıştı. 12 Eylül 1980 sonrası, yapılan 1982 anayasası ve sonrasında yapılan yasalar ve 2010 anayasa halkoylamasıyla işçilerin toplu sözleşme grev haklarını kullanmaları, deveye hendek atlatmaktan daha zor hale getirilmiştir.  Asgari ücret ile açlık sınırının altında bir hayat sürdürmemek için, işçi sınıfının örgütlü olmaktan başka çıkar yolu yoktur. İşverene satılmayan, gerçek bir işçi sınıfı örgütü ancak işçilerin alması gereken ücreti alabilir.ercankosmanoglu@hotmail.com  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri