.
Dünya Barış günü anmalarından sonra, ülkemizi derinden sarsan olaylar zinciri devam ediyor. Bodrum’dan Kos adasına geçmek isteyen Suriyeli göçmenler denizde boğuldular. İçlerinden Aylan adlı kız çocuğunun, kıyıya savrulan cesedinin resmi tüm dünya halklarında üzüntüye neden oldu. Ülkemiz Ortadoğu’da Irak ve Suriye’deki savaşlarda hep bir tarafta oldu. Önceki siyasi iktidarlar gibi ve daha çok AB-D emperyalistlerinin tarafında bulundu ne yazık ki. AB-D emperyalizmi ilkin kendisi doğrudan, şimdi de taşeron çeteleri eliyle halkları biri birine kırdırılıyor. Kürt sorunu da Irak ve Suriye devletinin olduğu gibi ülkemizin de sorunu. AB-D emperyalizmi, yeni bir Ortadoğu Haritası yayınlayarak sınırların değişeceğini, yıllar önce ilan etmişti. Yeni Sevr demek olan bu haritada ülkemiz sınırları içinde Özgür Ermenistan ve Özgür Kürdistan var. Suriye ve Irak devletleri üçe bölünüyor. Şu anda AB-D emperyalizminin Ortadoğu planları harfiyen uygulanıyor. IŞİD’çiler “Irak, Suriye şimdi sıra da Türkiye” diyorlardı. Ülkemizde Kürt sorunu, 30-40 yıldır AB-D emperyalizminin kontrolünde çözülmek isteniyor. “Barış Süreci” de bu planın bir parçasıydı. Bir ileri, bir geri gidilerek ülkemizde Türk ve Kürt halkları biri birine kırdırılmak isteniyor . Bu oyuna, bu tezgâha gelmemek lazım. Bin yıllık beraberlik, kader birliği yapmış iki halk birbirine düşman edilemez. Çanakkale savaşları ve Kurtuluş savaşında, emperyalistleri birlikte bu ülkeden kovan halklar bu tezgâha getirilemez. Böyle söylüyoruz, ama bu karşı karşı-karşıya geliş hızlandırılıyor. PKK mensuplarıyla güvenlik güçleri arasındaki çatışmalarda yüzlerce insanımız hayatını kaybediyor. En son Dağlıca’da gelen “18 şehit haberi” halkı üzüntüye boğdu. Tayyip Erdoğan’ın 400 milletvekili olsa bu sorun çözülür konuşması da olayın vahametini daha da artırmıştır. “Barış istiyoruz” söylemi bu düşük yoğunluklu savaş için yetersiz kalmaktadır. Savaşın esas sahibi, AB-D emperyalistleridir. Bunları bölgemizden kovmadan bu halkımızın güven içinde olması olanaksız hale gelmiştir.Bu gidişatta analar da ağlıyor, bebeler de. İki milyon Suriyeli ülkemizde karın tokluğuna her türlü işte çalışmak için can atıyor. Dört yıl önce ucu mumlu davetiyelerle Türkiye’ye çağrılan Suriyelilerin eski havası artık yok. İlkin “bizi siz çağırdınız, devlet olarak bize bakmak zorundasınız” diyorlardı. Türk, Kürt, Arap analar da bebeler de ağlamasın artık. Meclisteki dört parti de AB-D emperyalistlerine karşı herhangi bir söylemde ya da eylemde bulunamıyor. Yine AB-D emperyalistlerine karşı bir söylemi ve eylemi olmayan Barış Blok’unun, sadece “Barış istiyoruz” söylemi havada kalıyor. Çıkış yolu AB-D emperyalistlerine dayattığı Yeni Sevr planına karşı İkinci Kurtuluş Savaşını, tüm halk olarak vermekten ve örgütlü olmaktan geçiyor.