.
Günümüzün moda kelimesi “algı” ve “algı yönetimi”. Sebep, sonuç ilişkisini anlamakta ve yorumlamakta zorlanan, orta öğretim programından özellikle kaldırılan “Mantık” dersini alamamış toplumların yönlendirilmesi, kolaylıkla aldatılabilmesi ve yönetilebilmesi için dahiyane buluş. Toplumların zaten zor olan gerçeği algılama mekanizmalarını bulandırıp yerine sizin söylediklerinizi gerçek olarak algılamasını sağlayan beyin yıkama işlemi. Siyasetin ve siyasilerin geniş halk yığınlarını, beyni yıkanmış ve düşünme yeteneklerini kaybetmiş uzaylılar gibi diziler halinde kendilerine oy vermelerini sağlayan sihirli değnek.Gelişen haberleşme teknolojilerini, televizyonu, interneti, yazılı basını ve her türlü iletişim yöntemlerini kullanarak sabah akşam yüksek sesle ve binlerce kez tekrarlanarak beynimize sokulan bilgiler. Neye inanacağımızı şaşırdık. Ama kesin olan bir şey var. Düşmez kalkmaz dolar milyarderleri. Her ne kadar bizim Türk dolar milyarderlerinin kökünün toplamı Microsoftçu Gates kadar etmiyor olsa da kibrit kutusu kadar asgari ücretimizle kıyaslandığında muhteremlerin bir TIR dolusu dolarlarıyla paraya bir türlü doyamadıkları belli. Anadolu’da bir söz var; “Aç doyar, açgözlü doymaz” diye. Ortalıkta dolaşan servetlere, taşınan paralara bakıldığında, gizli konuşmalarla, ayakkabı kutularıyla ortaya çıkan paraların bile bu servetlerin yanında küçük birer komisyon olduğu belli. Verdiği küçücük komisyonla aldığı büyük ihale ile milletin sülalesine küfreden iş adamlarının(?) kayda alınamamış konuşmalarında komisyoncuların ecdadına küfür etmiş olmaları da muhtemel. Orta yerde bir soygun olduğu, sonuçta halkın tapulu ya da devlet üzerinden sahip olduğu arazilerin birilerine aktarıldığı, o birilerinin bu aktarma sonucunda milyar dolarlar kazandıkları ve yüzdelerini bu aktarmayı yapan devletlilere ödedikleri apaçık ortada. Piyasada dolaşan ses kayıtları ve muhtemel görüntülü ses kayıtları sadece malumun ilanı. Ama algı yönetimi o kadar güçlü ki, taraftarlar ortalıkta “Adamımı yedirtmem” diye dolaşıyor. Malum medya paraleller ve dikeyler diye ikiye bölünmüş durumda. Olayları doğru ve tarafsız vermeye çalışanlar bir yandan da dikey ve paralel saldırıyla uğraşıyor. Üniversiteler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları sessiz. Dikey paralel kapışmasından suya sabuna dokunmadan diagonal bir sonuç çıkartmayı umuyor.