AKP politikaları yıkım ve ölüm getiriyor

.

 Önce sınır boylarında başlayan, Antep, ardından Reyhanlı’yla ilerleyen bombalı eylemlerin ve katliamların kaynağı biliniyor. Adana ve Mersin’deki HDP binalarının bombalanmasıyla başlayan ve bir karakter kazanan katliam amaçlı bombalı paketlerin IŞİD kaynaklı olduğu da aşikardır.HDP’nin Diyarbakır mitingiyle süren, Suruç’ta bir katliama dönüşen, arkasından Ankara Garı’ında daha büyük bir katliamla üst boyuta ulaşan, ardından Sultanahmet’te başlayan bombaların IŞİD merkezli olduğu çok açık ve net olmasına rağmen, AKP iktidarı her defasında ‘kokteyl örgütler’ söylemini tercih ederek, IŞİD’e tepkileri paralize etmeyi tercihe ederek, kendisine oy vermiş olan kitleleri ajite etmeyi, bloke ederek kemikleştirmeyi tercih etti.Hükümet adeta şiddeti kazanca dönüştürerek, başkanlık sistemi hesabı için her şeyden yararlanma yolunu tercih etmektedir.AKP iktidarı, bu saldırıların sorumlularını bulmak ve üzerlerine giderek cezalandırmak yerine, kamplaştırmayı ve geniş kitleleri politikalarına ikna edip onlardan güç almayı tercih etti. HDP’ye, Kürt hareketine ve barış yanlısı demokratik güçlere yönelik IŞİD ya da bu merkezli saldırılara karşı sessiz kalma, yaratılan ortamdan yararlanma yolunu seçti. Hatta öyle ki, neredeyse her saldırıdan sonra HDP’yi ve barış yanlısı demokratik güçleri suçlu çıkarmak için tam bir dezenformasyon süreci işletti.Yani, yalan ve çarpıtmayla, gerçekleri gizleyerek, IŞİD’i esas tehlike olmaktan çıkarmanın çabası içinde oldu.Burada irili ufaklı ama tümü de acı ve gözyaşı bırakan saldırı ve katliamların tümünü sıralamaya kalksak sayfalar dolusu yazmamız gerekecek.Son olarak Ankara’da askeri servislere yönelik olarak gerçekleşen bombalı eylem, 28 kişinin hayatını kaybetmesi, 68 kişinin yaralanması da AKP’nin içeride ve dışarıda sürdürmekte olduğu savaş ve şiddet politikasından bağımsız düşünülemez.Biz esas olarak ısrarla bir kez daha yaşanan tüm bu gelişmelerin öncelikle AKP’nin Ortadoğu politikası ve iç politikasındaki temel yanlıştan, temel tercihten beslendiğini anlatmak istiyoruz. Kaynağı doğru tespit edilmezse, teşhisi de doğru konulamaz!Erdoğan iktidarı da diyebileceğimiz bu Hükümet, Erdoğan’ın başkanlık sistemi dayatması için her şeyi mübah görebilmekte ve içeride, dışarıda savaş ortamında yaşamak zorunda kalıyoruz.AKP iktidarı Suriye politikası ile Türkiye’yi hepten ateşe atmış oldu ve yanlış üzerine yanlış yapıyor. Esad yönetimini düşürmek için “şeytanla bile” ittifaka girmeyi tercih etmiş oldu ve hâlâ bunda ısrar ediyor.Kobanê’nin sadece Kürtler için değil, tüm bölge halklarının demokratik güçleri, tüm dünya demokratik kamuoyu tarafından büyük bir destek ve dayanışmaya mazhar olması ve IŞİD’in püskürtülmesi bir kez daha AKP politikalarını tuzla buz etti ama gerçeği görmek istemiyorlar.AKP Hükümetinin, IŞİD ve diğer cihatçı örgütlerle içine girdiği ilişkiler konusu iki yüzlü tutuma ve çıkar hesaplarına rağmen, tüm dünya için ciddi bir endişe kaynağı olarak hâlâ aktarılıyor. ABD ve Batı ve elbette Rusya bu yönlü eleştiri, uyarı ve ithamlarını değişik biçimlerde defalarca dile getirdiler. Batı, PYD ile farklı yol ve yöntemler bularak ilişki ve diyalog yolu ararken, Türkiye bu yönlü bir eğilim içinde olan tüm ülkeler ve elbette “müttefikleri” ile başka bir dönem Şengay unsurlarından bir olmak için başvurduğu güçlerle de artık ters düşmüş durumda. Ancak burada da yanlışı görme tutumu görünmüyor.Tıpkı PKK ile bir dönem sürdürülen “Çözüm ve Müzakere Süreci”nde olduğu gibi, bir dönem PYD ile girilen diyalog, bu süre içinde PYD Eş Başkanı Salih Müslim’in birkaç defa Ankara’ya davet edilmesi, görüşmelerin yapılması, sonrasında PYD’nin, AKP Hükümetinin dümen suyuna girmediğinden dolayı, yeniden bozuldu ve PYD hedef haline getirildi.Azez’e yönelik obüs atışları, HDP’nin ve Suriye Demokratik Güçlerinin hedefe konması da bu politikalarının bir devamıdır.AKP, Kürtlere yönelik şiddet ve savaş ortamını tüm güçleriyle destekleyen Perinçek’ten MHP’ye uzanan, Baykal’ın destek attığı cepheyi de bu savaş politikalarına kazanmış olmanın hesabıyla dörtnala savaşa koşuyor.Ve gelinen yerde artık Türkiye, bir dönemin Irak’ı, şimdilerin Suriye’si gibi, nerede ne zaman nasıl bir felaketle karşılaşacağı belli olmayan bir kaos dönemine sürüklenmiş bulunuyor. Ancak, Türkiye ne ırak ne de Suriye’dir! Türkiye’nin demokratik güçleri ısrarla, içeride barış, bölgede barış diyerek varını yoğunu ortaya koyarken, AKP bunu bir zayıflık, bir ezme vesilesi olarak kullanmayı tercih etse de, bunun çökeceği yakındır. Barış, demokrasi ve özgürlük ve emekçi güçler bu hesabı mutlaka bozacaktır.  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri