Önceki gün gece yarısı adeta sevince boğulduk. Can Dündar ile Erdem Gül’ün tahliyeleri, uzun süredir yaşamadığımız bir sevinç ortamı yarattı.Bir yanımız sevinç ama ülkedeki diğer tüm gelişmelere bakınca bir yanımız hüzün ve acı içinde... Dündar ve Gül’ün tahliyesiyle, aslında hiçbir zaman tam demokrasiye kavuşmamış olan, ancak AKP iktidarıyla tüm birikim ve kazanımlarını, tüm demokratikleşme kırıntılarını da yitiren Türkiye, yaşadığı onca ayıptan, onca yüz karası durumdan, hukuksuzluktan bir nebze de olsa, bir an da olsa farklı bir duygu yaratmış oldu.92 gün sonra da olsa bu iki değerli gazetecinin, iki aydının özgürlüklerine kavuşması neredeyse toplumsal bir şölene dönüştü. Evlerin içinde, kahve sohbetlerinde, iş yeri konuşmalarında sevinç yaşandı. Tüm yürekler bunu derinden hissetti. Anayasa Mahkemesinin “Hak ihlali”ne hükmetmesinden sonra gözlerin çevrildiği 14. Ağır Ceza Mahkemesi gece yarısından sonra kararını verince beklenti karşılık buldu ve demokrasiden, basın, düşünce ve ifade özgürlüğünden yana olan herkes sevince boğuldu. Yurt dışı yasağına, yargılanmanın devam edecek olmasına rağmen iyi oldu...Ancak bir yanımız hüzün, hatta acı içinde kıvranıyoruz.Zira öyle bir dönemden geçiyoruz ki, nereye baksan acı, şiddet, savaş, kan ve gözyaşı var. Cizre’den sonra devletin tüm gücünü ve kudretini yoğunlaştırdığı Sur şimdi hedefte... Nereye baksan haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, eşitsizlik, soygun ve yağma var...Artvin Cerattepe’deki güçlü halk direnişi şimdilik bir nefes almaya neden olsa da, geçmişini, mevcudiyetini ve hangi hesaplar içinde olduğunu bildiğimiz AKP iktidarının yarın ne yapacağı, nasıl bir hesapla yeniden harekete geçeceğini tahmin etmek hiç de zor değil.AKP iktidarında özgürlüklerin kırıntıları da süpürüldü.Eskiden, “parlamenter sistem”, “demokratik hukuk devleti”, “kuvvetler ayrılığı”, “mahkemelerin bağımsızlığı” hak, adalet, hukuk gibi birkaç klişe daha vardı. Her burjuva temsilcisi çıktığı kürsüde ya da bulduğu ortamda bunları övünerek dile getirirdi. “Türkiye’nin kıymeti bilinsin” falan diyerek övünülürdü. Aslında varlığı ile yokluğu belli olmayan ancak varlığına özen gösterilen bazı mekanizmalar varsa da AKP tarafından bunlar bir bir siliniyor.Eğer, güçlü bir hareket yaratılamazsa, demokratik bir halk hareketi ile AKP iktidarı ve onun yeni daha da vahim sonuçlar yaratacak olan gidişatı durdurulamazsa, her şey üzerinden bir silindir geçmiş gibi dümdüz edilmek istenmektedir. Aslında hiç dava konusu olmaması gereken, gazeteciliğin gereği olan bir tutum sergileyen iki gazetecinin, Gül ve Dündar’ın tutuksuz olarak yargılanmak üzere tahliye edilmeleri bile toplumun önemli bir kesiminde sevinç yaratmış olduysa, bu geldiğimiz yerin ne denli vahim olduğunu göstermektedir. Ancak doğrusu, bir kez daha vurgulamak gerekirse, bir yanımız sevinci yaşarken, bir yanımız acı içinde çırpınıyoruz.Çünkü 34 tutuklu ve hükümlü gazeteci hâlâ cezaevinde... Kürt gazeteciler “terörist” muamelesi görüyor. Hedef haline gelen, kurşunlanan, ölen ve yaralanan gazeteci haberleri yapmak zorunda kalınıyor. Hâlâ yargılanan yüzlerce gazeteci var. Biz, yazdığımız bir yazıdan dolayı, Cumhurbaşkanının açtığı davadan dolayı daha iki hafta önce İstanbul Çağlayan’da hakim önüne çıkarak, basın, düşünce ve ifade özgürlüğünü bir kez daha savunmak durumunda kaldık. Evrensel gibi, Gündem, BirGün gibi gazeteler, birçok haftalık dergi çalışanı, yazar ve gazeteci hâlâ mahkemelerde yargılanıyor. Yandaş olmayan tüm medya hedef durumunda. Bir süre önce bir çok televizyon kanalı kapatıldı. İktidarın istemiyle ‘Cemaat kanalı’ denen birçok kanal TÜRKSAT ve Dijitürk’ten çıkarıldı.Bizim Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyesine sevindiğimiz gün imc Televizyonu hakkında kapatılması istemiyle bir soruşturma başlatıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “Terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla imc TV’nin frekansının iptali için TÜRKSAT’a yazı yazmış ve imc TV hakkında soruşturma başlatıldığı basında yer aldı. Evrensel’in twitter hesabının da aralarında bulunduğu 120 twitter hesabına erişimin engellenmesine karar verildi. Basına yönelik saldırılar karşısında daha güçlü bir örgütlenmeye ve özgürlük hareketine ihtiyacımız var. Baskıların daha da ağırlaşacağı günler yaşanabilir ve basın, düşünce, ifade özgürlüğünün hepten yok edilmesini engellemenin tek yolu daha güçlü bir hareketi başlatmaktan geçiyor.
AKP iktidarında basın özgürlüğüne yer yok
.