AKP iktidarı, Rojava ve Suruç
Ender İmrek
enderimrek@hotmail.com
AKP 22 yıldır iktidarda. Geriye dönüp bakıldığında görülecektir ki ilk birkaç yıllık göstermelik “demokrat” görünümden hemen sonra başka bir devir başladı. Baskı, şiddet ve hukuksuzlukla dolu yıllar var geride.
Bugün artık dünyanın dikkatlerini üzerinde çekmiş olan antidemokratik bir işleyiş ve tek adam yönetimi altındaki bir Türkiye’dir yaşamakta olduğumuz.
Şimdi bunlara borç batağına batmış, kaynaklarını satışa çıkarmış, para dilenen bir Türkiye tablosu eklendi. Bir dönem “İMF bizden borç para istedi” diyen Erdoğan yönetimi tüm kaynakları tüketti ve şimdi emekliyi ölüme, kamu emekçisini yoksulluk sınırının altında bir maaşa mahkum etmiş, işçileri açlık sınırın altındaki 11 bin 400 TL ücretle terbiye eden; “beşli çete”ye para yetiştiren, borç para bulmak için çırpınıp duran bir Erdoğan var.
“Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin başında olduğu sürece, teröre destek veren ülkelerin kesinlikle NATO’ya girmesine biz ‘evet’ diyemeyiz” demiş olan Erdoğan’ın,
İsveç’in NATO’ya üyeliğine, U dönüşü yaparak onay vermesindeki faktörlerden biri de iflasın eşiğine gelmiş ekonomideki durum ve borç para arayışı oldu.
Biden’ın 11 ile 13 milyar dolarlık bir IMF kredisine yeşil ışık yakmasının İsveç’in NATO’ya üyeliğinin yolunun açılmasında esas belirleyici olduğu anlaşılıyor. Ayrıca Erdoğan yönetiminin, Rusya’dan 2.5 milyar dolar vererek aldığı ve hangarlarda çürümeye bırakılan S-400’ler gerekçe gösterilerek verilmeyen F-16’lar için de yol açıldı. Her ne kadar Kongre üyelerinin bir bölümü f-16’lar için “Türkiye komşuları için tehdit olmayacağını taahhüt etmeli” mealinde açıklamalarda bulunsalar da bunun Yunanistan’a F-35’ler satarak ve başka silahlar verilerek “dengeleneceği” anlaşılıyor.
Ancak Erdoğan, “düşük faizli IMF kredisi”ni hemen almadı. Bunun birkaç nedeni var; birincisi “İMF bizden borç istedi, ‘verin’ dedim” diyerek yıllarca attığı havanın berhava olacağı, ikincisi IMF’nin, vereceği borç paranın nasıl kullanılması gerektiğine ilişkin koyacağı kurallar…
Ayrıca İsveç’in üyeliğinin TBMM’de onaylanması sürecinde de pazarlık sürdürmek isteyeceği anlaşılıyor. Rojava’ya yönelik yeni bir sınır ötesi hareket ya da yeni bir hamle yaparak içeride yaşadığı zorlukları ve çıkmazı, her gün biraz daha artarak çekilmez hal alan hayat pahalılığını, 30 TL’yi geçen avroyu, uçan doları, fırlayan enflasyonu, yayılan işsizliği ve diğer devasa sorunları bir kez daha “Bölücü terör örgütü tehlikesi”, “vatan, millet, bayrak, ezan” meselesiyle örtme çabasına girme hesabı bir yerde duruyor gibi görünüyor.
IŞİD’in durdurulmasında büyük bedeller ödeyen Kürtlerin hâlâ boy hedefi olduğu sır değil. Erdoğan yönetimi aradan 11 yıl geçmiş olmasına rağmen Kürtlerin ve bölge halklarının Suriye’de bir statü edinmiş olmalarını hazmedemiyor. “Kobanê düştü düşecek” diyerek o dönem başka türlü tasavvur etmiş olan Erdoğan’ın, bugün 11 yılını kutlayan Rojava Özerk Bölgesi için yeni hesaplar içinde olduğu da görülüyor. Her ne kadar “olur” verildiyse de İsveç’in NATO üyeliği konusu Kürtler için yeniden bir pazarlık konusu edilebilecek gibi görünüyor.
Hatırlanacağı gibi Kürtler ve bölgede yaşayan halklar insanlık düşmanı, Selefi örgütlere karşı birlikte tutum aldı. 12 bin dolayında insan IŞİD’e karşı savaşta yaşamından oldu. Kadınlar büyük bir direniş gösterdi. Ve kendi kaderlerini ellerine aldıklarını ilan ettiler.
19 Temmuz 2012’de Kobanê’den başlayarak yaşadıkları bölgelerde yönetime el koyan halk bir süre sonra Cizîrê, Kobanê ve Afrin kantonlarını ilan etmişti. Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetiminin ilan edilmesinden bu yana Erdoğan yönetimi orayı hedef tahtasından indirmedi. Daha sonra Afrin, Girê Spî, Serêkaniyê gibi bölgeler cihatçılara açıldı. İdlip gibi alanlarda başka bir tablo sergilendi.
IŞİD’in Türkiye içinde onlarca katliamı var. Ankara Gar Katliamı’ndan İstanbul’a, Antep’e uzanan bir dizi katliam göz göre göre gerçekleştirildi. IŞİD, Kobanê halkı ile dayanışma içine giren Türkiye halklarına karşı kin ve nefretle doluydu ve onların katliamlarına göz yumuldu. 7 yıl önce Suruç’ta gerçekleştirilen 33 devrimci, demokrat insanın katliamı da bunlardan biri. Suruç’un katillerini ve arkasındaki güçleri herkes biliyor. Az çok demokratik bir ortamda bu katliamlar tüm detaylarıyla ve arkasındaki güçlerle birlikte açığa çıkarılacaktır. Ancak AKP iktidarında katiller ellerini kollarını sallayarak geziyor. Hapisten salınıyorlar. Affediliyorlar. Diğer tarafta Suruç Katliamı’nda yaşamını kaybedenleri anmak isteyenler hedef seçiliyor, işkence görüyor, tutuklanıyor, hapse atılıyor…
Ancak ne yaparsa yapsın, AKP iktidarı karşısında mücadele eden devrimci demokratik güçler var ve mücadele giderek büyüyecek…