Yıl 1991 aylardan Kasım’dı. Gaziantep Defterdarlığına bağlı birimlerden tespit ettiğimiz ve en güvendiğimiz insanlar arasından seçebildiğimiz 23 kişi ile bu gün yok olmuş, kavaklık parkı içindeki Altınçim çay bahçesinde toplanmıştık. Bir Pazar günü gerçekleşen bu toplantıdan muradımız sendika kurmaktı.Pazartesi sabah işyerlerimize gittiğimizde her birimden üçer beşer, toplamda o 23 kişinin isimlerinin müdürlerimizin masasında eksiksiz olduğunu ve teker teker bizleri odalarına çağırıp yaptıkları tehdidi hatırladım 3 gün önce.Benim müdürüm bana “Yahu arkadaş siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Nasıl böyle gizli toplantılar düzenlersiniz? Örgüt kurmakta ne demekmiş? Siz başınızla mı oynuyorsunuz“ diye çıkışmıştı. Daha fazla şeyler de söylemiş ama benden aldığı cevap karşısında şaşırıp susmuştu.Tabi biz o yılın sonunda Tüm Maliye Çalışanları Sendikasını (Tüm Maliye Sen) kurmuş ve onların yasa dışı ilan ettiği bu sendikaya çalışanlarımızın yarıdan fazlasını üye etmiş olduk. Ha, unutmadan söyleyeyim. Benim müdürüm 1 yıl sonra gerçekleştirdiğimiz bir iş bırakma eylemi sırasında gönül desteği olarak sunduğu birkaç kutu çikolata nedeni ile kızağa çekilmişti.Şimdi bunları niye anlattığıma geçelim. O tarihten bu yana 25 yıl geçmiş. Ama bu ülkenin yöneticilerinin ve bir takım kalem erbabının kafası hiç değişmemiş. Örgüt deyince, örgütlü toplum deyince ne anlıyorlar bilemem ama kırmızı görmüş boğa gibi saldırıyorlar hala.Dün (pazartesi) ilimizde iki konferans verilecekti. Her ikisinin de konuşmacısı Sosyal doku vakfı diye bir dinci vakfın başkanı olan ve “7 yaşında kızlar ile evlenilir” diye fetva veren bir din âlimiydi!Konferansın birisi Gaziantep Üniversitesinde diğeri Şehitkâmil belediyesi kongre merkezinde olacak diye duyurular yapılmaya başlanmıştı. Bu adam ! Kentimize gelecek ve bu çağ dışı, insanlık dışı, akıl ve ahlak dışı düşüncelerini ipotekli beyinlere enjekte edecekti. Bu şehrin özgür düşünceli, aydınlık fikirli ve ahlak sahibi insanlarının da olduğundan habersizdi galiba.Gaziantep gazetelerinden Güncel çalışanlarının başlattığı sosyal medya ile ağ oluşturma çabalarına kısa süre içirişinde Çarşamba gurubu, Cumhuriyetçi kadınlar derneği, ADD gibi kuruluşların yanı sıra internet gazeteciliği yapan Dev haber ile Özgür düşünce derneği gibi derneklerin yoğun çabasına bireysel katılımların ardından ilk bir saat içerisinde binlerce kişinin katılımını gözlemledik.Çabaların tek bir amacı vardı. Bu kara yobaz, ahlak düşkünü kişinin bu kentte konferans vermesinin engellenmesi.Sosyal medya denilen ortamda kısa sürede bu kadar kişinin ve kurumun katkı sunduğu bir eylem çağrısı ilk defa bu kadar kısa sürede ve bu kadar yoğun bir destek görüyordu. İlk andan itibaren bir panik havası görmeye başlamıştık. Düzenleyiciler ve onlara yer sağlayanlar haberdar edilmiş olmalıydılar. Saat 16 civarı Şehitkâmil belediye başkanı bu çağrıcıların ilk kişilerinden biri olan Gazeteci dostumuz Murat Güreş’i arayıp salonunun kullanılma izninin iptal edildiğini bildiriyordu.Yine aynı saatlerde Üniversite nezdinde girişimleri sürdüren dostumuz Sıtkı Severoğlu oradaki salondaki konferansın da iptal edildiği bilgisini ulaştırıyordu.Evet, bu kentin özgür düşünceli, aydınlık fikirli ve ahlak sahibi aydınları (belki de devrimcileri demem gerek) kısa süreli ve etkin çalışmaları sonunda bu sapkın fikirli adamın konferanslarını iptal ettirmiş oluyorlardı.Şimdi dönelim başa. Her ortak çabayı ve demokratik örgütlenmeleri öcü sanan yöneticilere rağmen ÖRGÜTLÜ olmanın gücü karşısında geri atılan adımların ve ortaya konan çabanın sonuçlarını almanın ne demek olduğunu yeniden bir düşünelim.Dincilerin, yobazların, gerici ve çağ dışı kafaların örgütlü toplumlardan niye bu kadar korktuklarını, insanların niye tek başlarına ve kendilerine kul olarak kalmalarını istediklerini gözümüzün önüne getirelim.Bu ülkenin az ya da çok aydın kafalı insanlarının, toplumsal mücadeleler için kurulmuş örgütsel yapılarının, aydınlanmadan ve özgürlüklerden yana tüm bireylerinin bir arada ve birlikte olmalarının, mücadele alanlarını ve yöntemlerini beraber bulup örgütlemelerinin en bariz ve en yakın örneği olan bu çalışma ile birlikte düşünmeleri gerektiği sonucunun kaçınılmazlığı karşısında durup yeniden düşünmeleri gerekmiyor mu?Gericinin, yobazın, bencilin ve ipotekli beyinlerin korktuğu her alanın bizlerin sorumluluk ve mücadele alanımız olduğu bilinci içerisinde olmamız gerekmiyor mu?
AH ŞU ÖRGÜTLÜ TOPLUM…
.