Ulu toprağım memleketim Gaziantep’in yıllara meydan okuyan, tüm dünyaya özellikle Fransız ve İngilizlerin diline pelesenk olmuş destansı canlı kanlı yaşanmış, tarihe adını altın harflerle yazdırmış “Gazi” şehrimin savunmasını, Dr. Samet Bayrak’ ı kaynak tutarak kaleme almanın heyecanı içerisindeyim.
8 Şubat Ayıntap’a “Gazilik” ünvanı verilişinin 97’nci yıldönümü. Ben Gaziantepliyim diyebilmenin onurunu bizlere yaşatan aziz şehitlerimiz ve gazilerimizi, Antep’in o dönemde tüm gücüyle direnen canlarını veren fedakar bastığımız her toprakta alnının teri, damarındaki kanı olan şehitlerimizi bir kez daha saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
17 Aralık 1918 de İngilizler şehre giriyorlar. Mustafa Kemal başlangıç olarak Kilise gelerek İngiliz tehdidine karşı önlemlerin alınması gerektiğini bildirir ve orada gereken teşkilatı kurar. Bunun üzerine İngilizler anlaşmaya varmak istediğini belirtir, Mustafa Kemalin İngilizlerin kandırıcı muamele teklif ve hareketlerini İngilizlerin alacağı emirleri yerine getirmeye yaradılışının müsait olmadığını belirtir. Antepli Kuran-ı Kerim ve silahın üzerine el basarak yemin eder “Taş üstünde taş, gövde üstünde baş kaldıkça can taşıyan bir tek nefes alan bulundukça Antep asla teslim olmayacak” der güzel yürekli Antep halkı.
Zor günler Antep halkını beklemektedir. Koca Fransız ordusu, bu şehri almak için 11 ay bütün gücüyle savaşıyor. Gerek Fransızların gerekse onlarla hareket eden Ermenilerin baskı ve zulümleri halkın direnişine yol açtı. Şehre kendini siper eden Şahinbeyler, Karayılanlar, Özdemirler vardı ismini tarihe altın harflerle yazdıran. Antep-Kilis hattında Şahinbey liderliğinde işgale karşı büyük bir savunma başlar lakin Şahin Bey in şehit edilmesinden sonra bu defa Antep çatışmalara sahne oluyor.
Sefalet açlığın yoksulluğun, matem havası hız kesmenden devam ettiği günlerde; Fransız askeri bir haneye girerek gözünü dahi kırpmadan 14 çocuğu dışarıya çıkarıp duvar dibine dizerek oracıkta öldürüverir, bu durum fitili iyiden iyiye ateşlemiştir.
Şuan ki Şıh cami o dönemlerde hastane olarak kullanılıyor yaralılar orada tedavi edilmeye çalışılıyordu. Ki sargı bezi olmadığı için o vatanseverlerin akan kanları kadınların tülbentleriyle sarılmaya çalışıyordu. O alçak Fransız askerleri Şıh camisinin hastane olarak kullanıldığını öğrenir öğrenmez orayı bombalıyor. Elbette her dönem olduğu gibi o dönemde de fitneci ortalığı galeyana getiren bir kesim vardı. Şehreküste’de bulunan Ağa camisinin kapısına bir yazı yapıştırılır. Caydırıcı savaşmayıp teslim olalım, direnmeyelim niyet halkı karıştırmaktı. Bunun üzerine Özdemir bey Karatarla camisinde halkı toplayıp sesli bir konuşma yapar. Şu gerçek ki; harbin aleyhinde bulunan zümre pek azdı, eğer bu gurup etkili olsaydı veya savaş ve direnme taraftarları etkili olsaydı bugün Antep Fransızlara teslim edilmişti. Antep’in alın yazısı Kara Tarla camisinde yazılacaktı. Fransızlara gizli istihbarat bilgisi veren 85 şüpheli belirlense de yeterli delil bulunmayınca fitneciler salıverildi. Karşılıklı savaş sıcaklığını korumaya devam ediyordu ve şehitlerimiz kefensiz üstelik bir mezarlığa dört şehit koyulmaktaydı. Şehir açlıktan bitap düşmüş vaziyette inanılır gibi olmasa da ölmüş hayvan eti yenmiş, zahre erzakları 25 kilo ya kadar düşmüştü, zengini fakiri ekmek aramanın yollarına koyulmuştu. Halkın içinde fitneci bir kesim teslim olalım açlıktan öleceğiz gibi sözler söyleyip son ana kadar galeyana getirmeye dedikodu çıkarmaya devam etmekteydi. Bunu duyan Fransız ordusu bir kez daha saldırıda bulunur. Özdemir bey “Allahım bizim durumumuza gökteki semalar ağlar” sözleriyle dualarda bulunur bir tek inançları kalmıştır artık. 6 şubat 1921 de halk uğursuz gecenin kör karanlığında soğun sıfırın altına düştüğü bu gecede ağlayan sızlayan hakkını birbirlerine helal edip omuzlarına silahlarını alıp Şehreküstü’de toplanmaya başladılar. Bir kısım şehri terk eder lakin bir kısmı “Bize şeref ve namus gerek” deyip şehre dönerler ve 500 kişi kalmıştır. Vatansever çeteler cephelere gidip hallerini belli etmeden nöbet tutarlar. 9 şubat 1921 de Şıh camisinin önünde 70-80 kişi toplanır Dr. Mecit bey Antep’i temsilen kaymakam vekili seçilir Fransızlarla aynı masaya oturmak için lakin Fransızlar bu görüşmeyi kabul etmezler. 6 kişilik bir heyet oluşturulur Fransızlar ateşi keser ve bu heyet Antep harbini bitiren belgeyi imzalarlar. Fransızlar Ankara Antlaşmasının ardından 25 Aralık 1921 de şehri boşalttılar ve Gaziantep işgalden kurtulmuş olur.
“GAZİLİK” Antep’te Nasıl Duyuldu?
Gaziantep’in bir kurtuluş gününde, radyoda yayınlanmak üzere mücahitlerden birisi ile konuşuyorduk. Muharip, Şahinbey Harplerinde Çınarlı Cephesi’nde savaşan Mustafa Alçı idi, sordum: “Antep’e gazilik ünvanı verilmiş. Siz ne zaman duydunuz? Memnun oldunuz mu? ”Hiç unutmuyorum, gazi adeta öfkeyle bağırdı mikrofon başında
-“Ne diyorsun Bey, sen ne diyorsun? Antep’i sen o gün görmeliydin. Yurdumuz, yuvamız, yıkılmış, her evden 1-2 şehit çıkmış. Herkes şehidinin, yaralısının başında ağlaşıyor... Antep’in daha dumanları tütüyordu. Kim düşünür ünvanı, kim düşünür madalyayı?-Hem biz madalya için mi savaştık?-Dinimiz için, milletimiz için, namusumuz için çarpıştık...-Ankara’da meclis uygun görmüş, vermiş. Biz aylar sonra duyduk !” der.
Önemli bir anekdot'u paylaşmak gerekirse “Gazi” lik ünvanı Mustafa Kemal Atatürk’e 19 Eylül 1921 verilirken Antep’e 8 Şubat 1921 verilmiştir.
Antep’in galibiyetinden düşman utanır, Antep bugün cihanın en zor harbi olan sokak savaşında Fransız’ı hayrete düşürmüştür.
Bu inanılmaz direniş mücadelesi karşısında Mustafa Kemal ATATÜRK; Ben Anteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki? Onlar yalnız Antep’i değil Türkiye’yi de kurtardılar” sözüne de mazhar olmuştur.
Bizlere bu günleri armağan eden geçmişlerimize sonsuza dek minnet ve şükran borçluyuz. Bu borcu unutanlar hem nankör, hem dünü, günü yarını göremeyen manevi körlerdir. Hiç kimse bu borcu asla unutamaz…
Ey aziz geçmişimiz; Fazlasıyla hakettiğiniz sonsuz uykunuzda rahat uyuyunuz.
Ne Mutlu Gaziantepli Olana / Ne Mutlu Türküm Diyene..