GAZİANTEP- AYSEL ŞAHİN: KESK Kadın Meclisi Adına Elif Söyleyici, iktidarların ve siyasetçilerin şiddeti besleyen tekçi, ayrımcı, militarist, kadın düşmanı ayrımcı politikalardan ve söylemlerden vazgeçmelerini isteyerek, “Kadınların, yönetim ve karar mekanizmalarında eşit katılımını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. Bütçe hazırlanırken toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınmalıdır. TİS görüşmelerinde kadın taleplerinin ayrı bir başlıkta ve gündemle kadın temsilcilerle ele alınmalı, mutabakat metninde ayrı başlık altında toplanmalıdır.
Ücretsiz kreş hakkı ile ilgili mevzuat kadınların lehine, kreş desteğini yaygınlaştıracak, kotaları arttıracak şekilde iyileştirilmelidir” dedi.
Konuyla ilgili açıklama yaparak kadınların talep ve sorunlarını dile getiren, aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi imzalanmasını, 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmasına dikkat çeken
KESK Kadın Meclisinden Elif Söyleyici yaptığı ortak açıklamada, Kadınlar için daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaş politikaları son bulmalı, eşit, özgür ve barış içinde bir arada yaşamın koşullarının sağlanmasına dikkat çekti. www.yenicizgihaber.com
Bugün, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan sorunların doğrudan hedefleri arasında yer alan kadınlar, eşitsiz çalışma koşulları, ev içi emek ve bakım emeğinin sömürülmesi, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanma haklarının gasp edilmesi, kadın cinayetleri, taciz, tecavüz ve istismarla, çocuk yaşta evlilik ile karşı karşıyadır.
Hem emek sürecindeki cinsiyetçi eşitsizlikler hem de emeğin yeniden üretim sürecindeki eşitsizlik ve iş bölümü hep var olduğunu ileri süren Elif Söyleyici şöyle devam etti:
Günümüzde kurumlar her ne kadar cinsiyetten arınmış olarak gözükse de aslında toplumsal cinsiyet rollerine göre şekillenmektedir. Bu nedenle toplumsal cinsiyet rollerindeki eşitsizlikler kurumsal yapılarda yeniden üretilmekte ve yaygınlaştırılmaktadır.
Kadınlar kurumlarda genelde cinsiyet özelde ise anneliği üzerinden ayrımcı pratiklere maruz kalmaktadır. Kurumlarda kadınların anne olarak görülmelerinden kaynaklı sembolize edilmiş cinsiyetçi anlayış hâkimdir.
Her alanda her türlü baskı ve zor aygıtlarıyla mücadele eden kadınları pasifleştirme ve etkisizleştirme politikası karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak için ekonomik, politik, ideolojik ve hukuki mücadelenin bir arada verilmesi gerekir. Kadına yönelik şiddet politik ve sistemli olduğuna göre bununla mücadelenin de politik ve örgütlü olması gerektiği aşikârdır.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun 8 şubat 2021 – 8 mart 2022 tarihleri arasındaki verilerine göre; En az 277 kadın cinayeti ve 247 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir. 277 kadın cinayetinde, öldürülen kadınların 33’ünün daha önceden polis ya da savcılığa şikayette bulunduğu ya da koruma kararı olduğu ortaya çıktı. 33 kadın yetkililere başvurduğu halde, yetkililerin görevini yerine getirmemesi sonucu erkek şiddetiyle öldürüldü.
Tüm tespitler ve kadınların hem ülkemizde, hem uluslar arası düzeyde mücadelesi ayrımcı, cinsiyet eşitsizliği politikalarını ifşa etmekte. Kadın kazanımları tüm toplumsal iktidarları yeni politikalara zorlamaktadır.
Psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz, taciz ve cinsel şiddet dâhil olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türleriyle mücadeleyi kapsayan hukuki, ideolojik, politik süreçlere ve anaokulundan başlanmak üzere toplumsal cinsiyet eğitimlerine ihtiyaç vardır.
İçişleri Bakanlığı 81 İl Valiliğine “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2022 Faaliyet Planı ” adında bir genelge gönderdir. Bu genelgede; 5 milyon erkeğe eğitim verilmesi,elektronik kelepçe sayısının 1500’e çıkarılması, 5 milyon KADES uygulaması indirme sayısına ulaşılması,kadın konukevi sayısının arttırılması, 110 bin kolluk personeline eğitim verilmesi hedeflenmiştir. “ www.yenicizgihaber.com
KADINLARIN TALEBİNE YÜZEYSEL YAKLAŞILIYOR
Her şeyden önce kadına yönelik planlamalarda kadınların görüşü alınmadığı, kadın birikimi ve mücadele özneleri, kadın dernekleri, kadın örgütleri, kadın platformları bu sürecin dışında bırakılarak ayrımcılık ve kadını esas saymama durumuyla karşı karşıya kalındığını ifade eden Elif Söyleyici, Kadınların talepleri kadınlara sorulmadığı, tamamen kadın mücadelesinin yarattığı basınç ve etki ile bakanlık göstermelik, usulü yerine getirme ve geçiştirme seçeneğini tercih ettiği, kadınların talebine yüzeysel yaklaşıldığını kaydetti.
KADIN VE EŞİTLİK BAKANLIĞI KURULMALIDIR
Ataerkil güç ilişkilerinden beslenen erkek şiddeti devam ederken, her gün en az iki kadın cinayeti işlenirken, geleneksel cinsiyet rolleri aile, okul, hukuk, ahlak, tarikat, cemaat ve medya tarafından sistemli bir şekilde inşa edildiğini kaydeden Söyleyici, “Türkiye’de başta eğitim sistemi olmak üzere özellikle kadınların ve kız çocukların geleneksel cinsiyet rolleri meşrulaştırılırken, toplumsal bir şiddet kültürü oluşturulmuşken, kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek için bu tedbirler yetersiz ve eksiktir. Gerçekten eşitlikçi bir toplum yaratılmak isteniyorsa; Göstermelik eylem planları ve Diyanet İşlerinin şiddetle mücadelede baş aktörlerden biri yapılmasından derhal vazgeçilmelidir. Kadına yönelik şiddetle mücadelede dinci gerici ideolojik saldırılara karşı hukuki önlemler alınmalıdır.
Şiddetle etkin mücadele için tüm illerde ve büyük ilçelerde kadın danışma merkezleri, sığınma/ yaşam evleri, cinsel şiddet kriz merkezlerinden oluşan kurumsal bir ağ oluşturmalıdır
Ulusal eylem planları ve il eylem planlarındaki faaliyetlerin planlanması ve gerçekleştirilmesinde sivil toplumun etkin katılımı sağlanmalı ve kadınlara sosyal, hukuki ve psikolojik alanda 7/24 destek ve danışmanlık hizmeti verilmeli, alo şiddet hatları oluşturmalıdır.
Kadınların şiddetten uzaklaşmak için başvurdukları kurumlarda fail ile arabuluculuk yapılması kati suretle yasaklanmalıdır.
Kadın mücadelesi yürüten STK’lar ile birlikte faaliyet planları oluşturulmalıdır.
Anaokullarında başlamak üzere her okul kademesinde “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi” dersi müfredata alınıp uygulanmalıdır.
ILO’nun 190 sayılı şiddet ve tacizin önlenmesi sözleşmesi imzalanmalı, cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanmalıdır.” diye ifade edildi. www.yenicizgihaber.com YENİ ÇİZGİ