ANKARA-İnşaat Mühendisleri Odası 45. Dönem Danışma Kurulu üçüncü toplantısı yapıldı. Teoman Öztürk Konferans Salonu`nda gerçekleşen toplantıya İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe, Sekreter Üyesi Hüseyin Kaya, Sayman Üyesi Cem Oğuz, Yönetim Kurulu Üyeleri Cemal Akça, Cihat Mazmanoğlu ve Necati Atıcı ile birlikte 81kişi Danışma Kurulu üyesi, 7 kişi davetli üye, 7 kişi konuk katıldı. Toplantıya Gaziantep İMO’dan da katılım oldu.İnşaat Mühendisleri Odası 45. Dönem Danışma Kurulu üçüncü toplantısının Divan Başkanlığını Ülkü Özer, Başkan Yardımcılığını Meral Saraç Çavga yaptı. Referandum gündemiyle toplanan Danışma Kurulu Toplantısı, İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe`nin açılış konuşmasıyla başladı. Gökçe`nin ardından "Anayasa Değişikliği Ne Getiriyor?" başlıklı sunum ile Yrd. Doç. Dr. Neval Oğan Balkız ayrıntılı bilgi verdi.Toplantıda, şu isimler söz aldı; Selim Tulumtaş, Taner Yüzgeç, Gürkan Erdoğan, Bülent Erkul, Mete Akalın, Rezan Bulut, Hakkı Nadir Çelebi, Ali Acar, Arif Merdol, Hilmi Yünlü, Nusret Suna, Turan Kapan, Abdullah Bakır, Beyhan Ölçer, Özgür Topçu, Özer Akkuş.İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe`nin İMO 45. Dönem 3. Danışma Kurulu Toplantısı`nda yaptığı konuşmasında ülkenin, tarihinin en sorunlu dönemlerinden birini yaşadığını belirterek, “Gerek ülkemizin içerisinde, gerekse sınırlarımızın dışında yaşanan olaylar ve savaş, Odamızı da yakından ilgilendiriyor. Zaman zaman bedenimizde ve ruhumuzda derin yaralar açıyor. Ülkemizde; yaşamımızı önemli ölçüde etkileyen güvensiz bir ortam. Nerede, ne zaman olacağını bilmediğimiz, fakat ülkemizin her köşesinde karşılaşacağımız deprem tehlikesi ve yapı güvenliği sorunu var” dedi.Ülkemiz de 15 Temmuz darbe girişimi sonrası daha fazla belirginleşen bir yönetim sorunu olduğuna dikkat çeken İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe, binlerce insanın işinden olması, gözaltına alınması, tutuklanması birçok kurumu iş yapamaz hale getirildiğini belirterek açıklamasına şöyle devam etti;“OHAL kararnameleriyle üniversite sınıfları boşalmıştır. Kamu kurum ve kuruluşlarında ciddi bir tasfiye sürece yaşanmıştır. Bu tasfiyelerden meslektaşlarımız da kendilerine düşen payı almışlardır.Uzunca bir süredir ülkemiz, bilgiye, yapabilirliğe ve tecrübeye dayalı bir sistemden giderek uzaklaşmıştır. Cemaat ve tarikat ilişkileriyle, liyakatsız fakat yandaşlık bağları olan insanların devlet aygıtını doldurmalarının bedelini çok ağır bir biçimde ödüyoruz. Bu yaşadıklarımız yetmezmiş gibi; şimdide toplumumuz, "evet"ciler, ve hayırcılar olarak daha da kutuplaştırıldı, bölündü. Üstelik HAYIR diyecek olanlar "hain, terör işbirlikçisi, Fetullah GÜLEN yandaşı" olarak ilan edildiler. Zaman zaman toplumların önüne, "Evet" yanıtında, "Hayır" yanıtının da meşru ve haklı kabul edildiği "Demokratik bir süreç" getirilebilir. Demokratik ve çoklu bir tartışma ve bilgilenme sürecinden geçirilmeyen, üniversitelerin Hukuk Fakültesi Hocalarının bile Meclise geldikten sonra gördükleri Anayasa değişikliği ile ilgili 18 madde; Meclis Komisyonlarında ve Meclis Genel Kurulunda bile yeterli ölçüde bir tartışma yapılamadan önümüze getirildi. Anayasalar toplumların mutakabat metinleridir. Hatta toplumların daha iyi yaşamasını sağlayan belgelerdir. Bu referandum süreci, geleceğimizi kuracak olan bir süreçtir. Demokratik ve eşit şartlarda tartışma yapılabilecek bir ortam yoktur. Olağanüstü Hal Şartları OHAL uygulamaları sürdüğü için, halkımızın hiçbir baskı altında kalmadan karar verebileceği özgür bir ortam yoktur.Halkımızın tercihine sunulan seçenekler arasında, tek bir kişinin sadece yasama ve yürütme erklerini değil, adalet gücünü de etkisi altına alacak bir düzen kurulmaya çalışılmaktadır.Çağdaş demokrasilerin en önemli koşulu, "kuvvetler ayrılığını", "denetim ve denge" ilişkisini gözetmekten geçmektedir. Oysa yapılmak istenen Anayasa değişikliği, "Demokratik Rejimi" ortadan kaldırmaktadır. Bu haliyle anayasa değişikliğinin halkın oyuna sunulmuş olması, bu değişikliği yapmak isteyenler açısından "Demokratik Rejimin" ortadan kaldırılmak istenmesi anlamına gelmektedir. Üstelik "HAYIR" diyecek olanların "ihanet" içinde oldukları, 15 Temmuz`da halkı bombalayan F16 pilotlarından farklı olmadıklarının söylenmesi ve bu doğrultuda kampanya yürütülmesi tarafsızlık ve eşitlik ilkesi ile yan yana durmaz. "15 Temmuz`da ölenler" "evet"ciydi. F16`lar ile bomba yağdıranlar bugünün "Hayırcı" larıdırBu kampanyanın adaletini sağlayacak olanlar dahil olmak üzere, devletin tüm makamlarınca bu görüşlerin benimsenmesi, dile getirilmesi geleceğimiz açısından giderilmesi çok zor olan yaralar açmaktadır. Bu bir referandumdur. Sokaktaki en cahil insan bile, toplumun en az yarısının "HAYIR" diyeceğini bilir. Bu referandumu halkımızın tercihine sunan irade, ister "evet", ister "hayır" desin, tüm insanlara saygı duymak zorundadır.”Hoşgörüye ve saygıya ihtiyacımız var diyen İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe,"Hayır" diyenleri halkı bombalayanlarla aynı yere koyarsan, bu ülkeyi yönetemezsin. Bugün "Hayır" diyenler aynı zamanda yıllarca "devlete, adliyeye, askeriyeye, Milli Eğitime sızdı" diyenlerdir. Devlet ele geçiriliyor diyenlerdir. "Hayır" kelimesi yasaklanıyor, hayır diyenler saldırıya uğruyor. "Hayır" diyenleri yani bizleri F-16 lara bindirip, kendi yurttaşına bomba yağdıranlarla aynı kaba koymak barışı ve birlikte yaşamayı istememektir. Bu durum bu ifadeler kimseye yakışmaz. Aynı zamanda hayırlı bir işte olmaz. Anlaşılıyor ki toplumu gererek, toplumu bölerek sonuç alınmaya çalışacaklar. Biz tek adam rejiminin doğru olmadığını anlatıyoruz, anlatmayı da sürdüreceğiz. Referandumun sağlıklı bir sonuç ortaya çıkarması için, Anayasa değişikliği ile ilgili maddelerin neler olduğunun bilinmesi gerekir."Hayır" diyecek olanların baskı altına alınması, tehdit edilmesi Referandumun Meşruiyetini ortadan kaldırır. Tüm devlet olanaklarının, gazete, dergi, radyo ve televizyon yayınlarının tek taraflı bilgi vermesi sorunları artırır, hoş görüyü ortadan kaldırır. Güvensiz bir ortam yaratır.Ülkemiz de üç önemli eksiklik var. 1- Adil bir rekabet ortamı yoktur. 2- Temel hak ve özgürlükler sürekli olarak baskı altına alınıyor. 3- Eğitim sistemimiz ilköğretimden üniversiteye kadar ciddi problemlerle karşı karşıyadır. Oysa bugün dünya yeni bir yöne doğru gidiyor. Kimisi bu duruma Yeni Ekonomi diyor, kimisi İnovasyona dayalı katma değeri Yüksek Ekonomi, veya 4. Sanayi devrimi olarak adlandırıyor. Bu yeniliklerin ve yenilenmenin en temel lokomotifi sıra dışı düşünen insandır. Biz sıra dışı bile olmayan, sadece farklı olan insanlarımızı ya asıyoruz, ya içeri atıyoruz, ya da üniversiteden kovuyoruz.Eğer ülkemiz de özgür bir ortam yaratmazsak, çocuklarımızın hayal gücünün önünü açmazsak 70 OECD ülkesi arasında 50. sıradan daha da gerilere gideceğiz. Var olan düzene itiraz etmeden yeni bir şey ortaya koyamazsınız. Ülkemizin de kurucu üyesi olduğu OECD diye bir ekonomik örgüt var. OECD ölçümlerin de Güney Kore`de eleştirel düşünceye sahip öğrencilerin oranı %28, bizde ise %2,2. İnsanlar ülkemizde de dünyada da sığınacak limanlar arıyorlar. Gözümüzle gördüğümüz, kulaklarımız duyduğumuz konu ve olaylar bile tartıştırılıyor. Söylenenler ters yüz edilmeye çalışılıyor. Oysa insanlar yaşadıklarından ders çıkarmaya çalışıyorlar. Üstelik bugün geleneksel gazete ve dergilere doğru bir yöneliş var.Yalan haberleri yayma konusunda teknolojik katkıları olan Google ve Facebook gibi markalar bile bugün bir iç temizlik yapmaya çalışıyorlar. Bizimde bir iç temizlik yapmamız lazım içimizdeki ve ülkemizdeki kirlilikleri atmamız, şeffaflaşmamız, demokratlaşmamız lazım.Başaracağımızı düşünüyorum. Tekçi ve diktacı rejimlere geçit vermememiz lazım.”