GAZİANTE- BEKİR ŞAHİN; Eğitim Sen Gaziantep Şubesi Başkanı Ömer Parlakçı, Öğretmenlik Meslek Kanunu düzenlemesi gündeme geldiği ilk günden itibaren tartışmalara yol açtığını belirterek, “Bugüne kadar geçen kısa sürede yürütülen çalışmalar, ağırlıklı olarak iktidara yakın sendika, dernek ve çevrelerin talep ve önerileri doğrultusunda yapılmıştır. Siyasi iktidar, TBMM’ye sunduğu Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı’nı derhal geri çekmelidir. Bir meslek kanunu hazırlanacaksa “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı” doğrultusunda yasal düzenlemeler yapılmalıdır” dedi.
Siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı bugüne kadar defalarca olduğu gibi, bir kez daha kendi bildiğini okumakta, masa başında hazırlanmış meslek kanunu ile eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını tek taraflı olarak düzenlemeye çalıştığını ileri süren Ömer Parlakçı, “Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı (ÖMKT) kapalı kapılar ardında, kanunun muhatabı olan öğretmenlerin ve sendikaların iradesi dışında, onların hakları ve talepleri dikkate almadan hazırlanmış ve 2021’in son günlerinde TBMM’ye sunulmuştur. Meslek kanununun hazırlık süreci ve gündeme getiriliş biçimi, içeriğinden bağımsız olarak, son derece anti demokratiktir.
Eğitimin asli bileşenlerinin ve sendikaların görüşünü almadan, öğretmenlik gibi kapsamlı bir mesleği biri geçici, ikisi yürürlük maddesi olmak üzere toplamda 13 maddelik bir yasayla düzenleyip, konuyu büyük ölçüde statü farklılaşması ve maaş artışına indirgemek, iktidarın eğitime, öğretmenlere ve yaptıkları işe ne kadar değer verdiğini açıkça göstermektedir” dedi.
Eğitim Sen Şube başkanı Ömer Parlakçının konuyla ilgili olarak açıklaması şöyle;
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU TASARISI NE GETİRİYOR?
31 Aralık 2021’de TBMM’ye sunulan ÖMKT, üç bölüm altında sıralanmış toplam 13 maddeden oluşmaktadır.
Birinci Bölüm, Amaç ve Kapsam başlığını taşımaktadır ve iki maddeden oluşmaktadır. Birinci madde ÖMKT’nin amacını, ikinci madde kapsamını düzenlemektedir.
İkinci Bölüm, Öğretmenlik Mesleği başlıklı dört maddeden oluşmaktadır. Üçüncü maddede öğretmenliğin tanımı ve kariyer basamakları açıklanmıştır. Dördüncü maddede öğretmenlerin nitelikleri ve seçimi; beşinci maddede aday öğretmenlik; altıncı maddede ise öğretmenlik kariyer basamakları düzenlenmiştir.
Üçüncü Bölüm, biri geçici olmak üzere toplam yedi maddeden oluşmaktadır. Yedinci madde, hüküm bulunmayan hallerde başvurulacak mevzuatı sıralamaktadır. Sekizinci maddede uzman ve başöğretmenlerin tazminat tutarları yükseltilmekte ve sadece 1. derecede görev yapan öğretmenlere 15 Ocak 2023 tarihinden itibaren 3600 ek gösterge getirilmektedir. 24 Haziran 2018 seçimlerinden önce vaat edilen 3600 ek göstergenin yine bir seçim öncesi vaat haline getirilmiş olması, 3600 ek göstergenin kapsamı daraltılarak bir kez daha seçim vaadi olarak kullanılmak istendiğini göstermektedir.
Dokuzuncu maddede sözleşmeli öğretmenlere “can güvenliği ve sağlık mazeretleri” durumunda tayin hakkı getirilmektedir. Bu madde, sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılmadığı gibi, sözleşmeli öğretmenlerin kadrolu öğretmenlerle aynı haklara sahip olacağı iddiasının da doğru olmadığını göstermektedir.
Onuncu maddede, Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. ve 45. maddeleri yürürlükten kaldırılmaktadır. Geçici birinci madde, daha önce uzman ve başöğretmen unvanını alanların ÖMKT’de getirilen haklardan yararlanmasını düzenlemektedir. 11 ve 12. maddeler yürürlük maddeleridir.
SİYASİ İKTİDAR VE MEB NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?
Eğitim emekçilerinin ve sendikaların bütün eleştirilerine rağmen, iktidar ve yandaş sendikanın iş birliği ile kapalı kapılar ardında hazırlanan bu düzenlemenin öğretmenlerin mesleki gelişimine somut katkı sunması mümkün değildir. Müjde diye paylaşılan düzenlemenin asıl amacının öğretmenleri bölmek ve ayrıştırmak olduğu kanun tasarısında açıkça görülmektedir.
Türkiye'de aynı işi yaptıkları halde farklı statü ve maaş kaleminde çalışmak zorunda kalan başka bir meslek grubu bulmak mümkün değildir. Siyasi iktidar, öğretmenler arasında var olan aday, sözleşmeli, kadrolu, ücretli ayrımına yenilerini eklemekle kalmamakta, eğitim sisteminin rekabetçi ve eleyici yapısını Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı (ÖMTK) üzerinden daha da pekiştirmektedir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı, kadrolu öğretmenler açısından da, mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımız açısından da tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Başöğretmenlik, uzman öğretmenlik için vaat edilen maaş farklarının 2023’te ödenmeye başlanacak olması ve 3600 ek göstergenin sadece 1. dereceyi kapsaması, düzenlemenin tamamen seçime endeksli olarak hazırlandığını göstermektedir.
Adaylık sınavının kaldırılması bir müjde olarak sunulurken, sınavın işlevinin bir değerlendirme komisyonuna devredilmesi, öğretmenlerin adaylığının kaldırılmasında bugünlerde yoğun olarak tartışılan mülakat-torpil uygulamasının benzerinin uygulanacağı izlenimi vermektedir.
Eğitim emekçileri siyasi iktidarın ve MEB’in yanlış uygulama ve tutumlarını sorgulayarak sık sık itiraz etmekte, sendikaları aracılığıyla hakkını aramaktadır. Sendikal eylem ve etkinlikler aracılığıyla hakkını arayan eğitim emekçileri sık sık idari ve adli soruşturmaya, kimi zaman da cezalara maruz kalmaktadır. Adaylığın kaldırılması, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik gibi kabul edilemez kariyer basamaklarını ceza almamış olmaya bağlamak, eğitim emekçilerini sendikal örgütlenmeden uzak tutmaya, yanlış uygulama ve tutumlara itiraz etmemeye yönelik bir adımdır ve kabul edilemez. İktidara her koşulda biat eden, eleştirmeyen, sorgulamayan ve bunun karşılığında adaylığı kalkan, kariyer basamaklarını tırmanan tipik bir ‘memur öğretmen’ kuşağı yaratılmak istenmektedir.
İktidar, tüm eğitim sistemini ve öğrencileri mecbur bıraktığı sınav merkezli eğitim uygulamasına öğretmenleri de katarak, süreci daha da karmaşık hale getirmiştir. Sınava hazırlık sürecinde öğretmenlerin eğitim-öğretim sürecindeki işlerini aksatması bu durumun sınıf içine olumsuz yansıması kaçınılmazdır. Uzmanlık sınavı yaklaştıkça çoğu öğretmen sınıfta ders işlemek yerine sınava çalışmayı tercih edecek ya da yaptığı işe kendini yeterince vermeyecektir.
Tasarıda özel okullarda çalışan öğretmenlere ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur. Aksi yöndeki iddiaların aksine kadrolu ve sözleşmeli ayrımı devam etmektedir. Bu durum öğretmen istihdamında eşitlik ve eşit işe eşit ücret ilkesine ilişkin en önemli sorun olmayı sürdürmektedir.
Tasarının yasalaşması halinde öğretmenler arasındaki ilişkiler ve mesleki dayanışma bozulacak, statü ve ücret farklılaşması okullarda yeni sorunları ve ayrımları beraberinde getirecektir. Öğretmenler arasında ortaya çıkan farklı statü ve unvanlar, zaman içinde giderek belirginleşen “sınıfsal” ayrışmalara, katı ve hiyerarşik çalışma ilişkilerinin oluşmasına yol açacaktır. Bu durum eğitim emekçilerini karşılaştıkları sorunlara birlikte çözüm üretmede gösterdikleri politik ve mesleki dayanışmadan uzaklaştıracaktır.
Tasarının öğretmen veli ilişkilerini de olumsuz etkilememesi mümkün değildir. Öğretmenlik mesleği ve öğretmenin saygınlığı, öğrenci ve velilerin farklı değerlendirmeleri ile polemiğe açılacak, öğretmenlik mesleği daha da itibarsız hale getirilmiş olacaktır. Çocuğunun sınıfına uzman ya da başöğretmenin girmesini isteyen velilerle okul idaresi ve öğretmenler arasında sorunlar yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU TASARISI DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR!
Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı adı altında TBMM'ye sunulan metin bir meslek kanunu değildir. Bu teklif, geçmişte gündeme getirilen ve bazı maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kariyer basamaklarında yükselme sisteminin geri getirilmesidir.
Siyasi iktidar bir meslek kanunu yapmakta samimi ise yapması gereken tek şey, öğretmenlik mesleği açısından uluslararası düzeyde kabul gören en önemli belge olan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”na paralel bir düzenleme yapmaktır. ILO ve UNESCO ortak belgesi olarak 5 Ekim 1966 yılında kabul edilen ve Türkiye tarafından da onaylanan tavsiye kararı, öğretmenlerin toplumsal statüsüne yönelik olarak bugüne kadar atılmış en önemli ve kapsamlı adımdır.
Öğretmenlerin sadece okul içinde değil, toplum içinde de yerine getirdiği görevlerin taşıdığı önemi uluslararası düzeyde belgeleyen, öğretmenlerin tüm sorunlarını ele alan ve durumlarını tüm ayrıntıları ile düzenleyen bu kararın altında Türkiye’nin de imzası bulunmasına rağmen, bu kararın hayata geçirilmesi için bugüne kadar hemen hiçbir somut adım atılmamıştır.
“Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı”, öğretmenlerin konumlarını güçlendirmeyi, haklarını geliştirmeyi ve korumayı amaçlarken, aynı zamanda uluslararası düzeyde yapılmış bir toplu sözleşme niteliği taşımaktadır. 145 paragraftan oluşan belge, öğretmenlik mesleğinde işe alınma, işe alınmada seçme ve formasyon, mesleğe hazırlık, değişik düzeydeki öğretmenlerin mesleki sorunları, iş güvencesi, öğretmenin hak ve sorumlulukları, disiplin işleri ve mesleksel bağımsızlık gibi konuları kapsamaktadır. Temel ücret, çalışma süreleri ve koşulları, özel izinler, araştırma izinleri, tatil, eğitim-öğretim yardımcı personelleri, sınıf mevcutları, öğretmen değişimi, uzak bölgelerde ve kırsal kesimde çalışan öğretmenlerle ilgili özel düzenlemeler, aile yükümlülükleri olan öğretmenlerle ilgili düzenlemeler, sağlık, sosyal güvenlik ve emeklilik gibi konuların da içinde yer aldığı temel bir belgedir.
Siyasi iktidar, TBMM’ye sunduğu Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı’nı derhal geri çekmelidir. Bir meslek kanunu hazırlanacaksa “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı” doğrultusunda yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre, öğretmenlik özel ihtisas mesleğidir. Bu nedenle, kademe-derece ayrımı yapılmaksızın 3600 göstergenin bütün öğretmenlere uygulanması ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi hedeflenmelidir.
Öğretmenlik mesleğinin tanımı, öğretmenlerin nasıl ve nerede yetiştirileceği, mesleğe kabul ve istihdam koşulları, öğretmenlerin güvenceleri, hakları ve sorumlukları ile mesleki yaşamları ve emeklilik konularında açıklayıcı düzenlemeler yapılmalıdır.
Öğretmenlik mesleğinin amacı tanımlanmalı, bu tanımla eğitim hakkı ve çocuk haklarıyla arasında ilişki kurulmalıdır.
Öğretmenlerin temel hak ve ödevleri kanunda belirtilmelidir.
Eğitim sisteminde öğretmenliğin temel bir unsur olduğu ve eğitim yöneticiliği ve eğitim uzmanlığından farklı olduğu açık bir şekilde ortaya konulmalıdır.
Mesleğe kabul koşulları ayrıntılı olarak belirlenmeli, varsa istisnalar belirlenmelidir.
Mesleğe kabul engelleri açıkça belirtilmelidir. Örneğin çocuklara karşı işlenen suçlardan hüküm giyme ya da öğrencilik yıllarında zorbalık nedeniyle disiplin cezası alma gibi engeller getirilmelidir.
Kanunda meslek etiği ilkeleri ayrıntılı olarak belirtilmelidir.
Öğretmenlik mesleği ile bağdaşmayan işler ve görevler açıklanmalıdır.
Özel okul ve kurslarda öğretmenlik yapanların ekonomik ve sosyal hakları güvence altına alınmalı, bu durumdaki öğretmenlerin ücret ve çalışma koşulları gibi konulara kanunda belli bir standart getirilmelidir.
Eğitim Sen sadece öğretmenlerin değil, eğitim kurumlarında çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Nitelikli eğitim için öğretmenler kadar emeği olan idari ve teknik personel, yardımcı hizmetliler sınıfı ve 4-B statüsünde çalışan eğitim emekçilerinin hakları ve talepleri de dikkate alınmalıdır. Öğretmenler için düşünülen iyileştirmeler, tüm eğitim ve bilim emekçisi arkadaşlarımızın çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi ile birlikte ele alınmalıdır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu hazırlanma biçimi ve içeriğiyle öğretmenlerin temel haklarını, ekonomik talepler ve iş güvencesi başta olmak üzere sosyal, demokratik ve özlük haklarını güvenceye almak zorundadır. Meclis’e sunulan kanun tasarısı bu açıdan son derece yetersizdir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili olarak eğitim emekçileriyle, sendikalar ve alandaki meslek örgütlerinin eleştiri, öneri ve taleplerini dikkate alınmadan atılacak adımların karşısında olacağımız ve kazanılmış haklarımızı hiçbir koşulda tartışmayacağımız bilinmelidir.
Siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı meslek kanunu konusunda samimiyse ve gerçekten öğretmenler lehine bir düzenleme yapmak istiyorsa ILO ve UNESCO tarafından 5 Ekim 1966’da kabul edilen “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”na uygun düzenlemeler yapmalıdır. Ekonomik, sosyal, mesleki, özlük haklarımızla ilgili taleplerimiz, eleştiri ve önerilerimiz doğrultusunda hazırlanacak gerçek bir meslek kanunu talep ediyoruz.