Eylül ayını çok severdim.Genel olarak bahar aylarını severdim aslında. Eylül de bahar aylarından en sevdiğimdi. Ne zamanki seni bizden aldı, eylül denilince içimi kaplayan huzur, sevinç yerini kocaman bir acıya, hüzne bıraktı. Aldığımız haberle baharımız kış oldu Feray.Sen gittin ama arkanda da kocaman bir mezarlık bıraktın.Hepimiz öldük. Öldük dedik durduk ama yaşadık. Buna yaşamak denirse.Gençliğinin baharında, sevinç dolu gözlerini, umut dolu bakışlarını aldın da gittin.Ölüm…Kimseye yakışmazken, gençlere hiç yakışmazken, güzeller güzeli sana hiç yakışmadı.Annenden, kardeşlerinden hele hele babandan hiç bahsetmeyeyim bile.Onları görünce kalbimde oluşan sızı, boğazıma takılan düğüm…Anlatamıyorum bile…Onlara, bize tarifi imkansız bir acı bıraktın be Feray’ım. Hasretinle yana yana kül oluyorlar, gözlerimizin önünde. Her gün eriyorlar. Acılarını paylaşmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden maalesef. Paylaşsak da gram eksilmiyor acıları.Fotoğrafın bilgisayarımın hemen yanında duyuyor, dertleşiyorum seninle. Bakıp yaşadığımız anıları canlandırıyorum gözümde. Gülümsüyorum, ağlıyorum, özlüyorum.Çok özledim.Size her gittiğimde balkon tarafından gelip sanki Nazoşum deyip bir şeyler söyleyeceksin gibi hissediyorum.Her gün konuşacağım seninle. Yalnız bırakmayacağım seni. Sanki bu bir mektup ve eline ulaşacak gibi yazacağım.Sen güzel yüzlüm, canım benim. Sen de rüyalarıma gel ve anlat, sarılalım, konuşalım olur mu?SENİ ÇOK SEVİYORUM KARA KIZ.