Cumartesi Anneleri, 999 haftada yine adalet istedi, yine seslerini duyurmaya çalıştılar
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek için Galatasaray Meydanı’nda 1995 yılından beri oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri/İnsanları bu hafta da meydandaydı. Kayıp yakınları 999’uncu hafta açıklamasında gözaltında kaybedilen Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan için adalet istedi. "999. haftamızda bir kez daha hakikat ve adalet talebiyle Galatasaray’dayız. Diye ses verdiler.
Buradayız çünkü: hakikat inkârın, adalet ise siyasallaşan yargının gölgesinde kalmaya devam ediyor.
Devletin tüm organ ve kurumları siyasi iktidarın etkisi altında faaliyet gösterdiği için, yurttaş olarak kendilerinden beklediğimiz görevlerini yerine getirmiyorlar. Adalet ve etik değerlerin kaybına neden olan bu durum, adalet ile hak ve özgürlükler ile demokrasi ile aramıza kapanmaz mesafeler koyuyor.
999. haftamızda her yolu, her yöntemi kullandığımız halde hakikat ve adaletle aramıza açılan uçurumda asılı kalan kayıplarımızdan; Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz.
20 Nisan 1994 tarihinde Bolu Komando Tugayı’na bağlı askeri birlik Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Çağlayan köyü civarında kamp kurdu. Bölgede operasyonlar yapan birliğe bağlı askerler, 24 Mayıs 1994 tarihinde Deveboynu mezrasına geldi. O sırada köyde bulunan 46 yaşındaki Mehmet Selim, 40 yaşındaki Hasan ve 17 yaşındaki Cezayir Örhan’ı yanlarında götürdüler. Ailelerinin “Onları nereye götürüyorsunuz?” sorusuna “Yolda bize rehberlik edecekler, sonra bırakacağız, merak etmeyin” cevabını verdiler.
Salih Örhan, ertesi gün Zeyrek Jandarma Komutanlığına giderek kardeşleri Selim ve Hasan ile yeğeni Cezayir'i sordu. Zeyrek Jandarma Komutanı Ahmet Potaş, onların Kulp'a götürüldüğünü söyledi. Örhan bu sefer Kulp Jandarma Komutanı Ali Ergülmez ile görüştü. Ali Ergülmez ise konuya ilişkin bilgisi olmadığını belirtti.
Bölgedeki karakollardan cevap alamayan Salih Örhan, Kulp Başsavcılığına, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığına, OHAL Valiliğine, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı'na ve Adalet ile İçişleri Bakanlıklarına resmi başvurular yaptı. Salih Örhan, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görevli savcı Mustafa Atagün’e ifade verdi. Salih Örhan’ın anlattıkları karşısında savcı “Devletin insanların kaybolmalarına neden olduğunu nasıl iddia edebilirsin?” diyerek onu azarladı.
Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltına alındığına, önce Serik karakoluna ardından Lice jandarma karakoluna son olarak da bir kısmı işkencehaneye çevrilen Lice Yatılı Okulu’na götürüldüğüne tanıklık edenler vardı. Ancak Kulp Başsavcılığı’nın, 8 Haziran 1994 tarihinde başlattığı soruşturmada, gözaltı kayıtlarında Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın adlarının yer almadığı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Sonrasında da dosya zamanaşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı.
Oysa AİHM, 6 Kasım 2002 tarihli kararında, “Mahkeme, Örhanların güvenlik güçleri tarafından teyit edilmemiş bir şekilde tutuklanmalarından sonra ölmüş olduklarının varsayılması gerektiği görüşündedir. Bunun sonucunda davalı Devlet'in onların ölümü konusundaki sorumluluğu söz konusudur.” tespitinde bulundu ve Türkiye’yi Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltında kaybedilmesinden sorumlu tutarak mahkûm etti.(Başvuru No. 25656/94 )
Ailenin ve İHD’nin ısrarlı arayışı sonunda 2003 yılında Mehmet Selim ve Hasan Örhan'a ait kemikler Kulp'a bağlı Bağcılar köyü yakınlarında bir toplu mezarda bulundu. Ancak kimliklendirme işlemleri sonrasında aileye teslim edilmedi. Cezayir Örhan’a ise hala ulaşılamadı.
999. haftamızda, bir kez daha Örhanların başına gelenlerin açığa çıkartılmasını, AİHM kayıtlarında da isimleri geçen sorumlular hakkında derhal etkin adli süreçlerin yürütülmesini ve adaletin sağlanmasını talep ediyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin; Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz." (Kaynak- Duvar)