Mersin’de öldürülen üniversite öğrencisi Feray Şahin anıldı
Feray; hayalleri olan, bir evin tek kızıydı
MERSİN-BEKİR ŞAHİN: Mersin’de üniversite son sınıfta okurken o sırada polis olan Fatih Burak Aykul tarafından öldürülen, 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Feray Şahin, ölümünün 6. yılında anıldı. Kızlarını kadın c inayetine kurban veren Anne Aysel ile Baba Bekir Şahin katilin cezasızlığına isyan ederek, “Suç işleyenin yanına kalıyor, ölen canların hesabı sorulamıyor, analar ağlıyor” diye feryat ettiler. Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan ise toplum olarak bu tür olaylara yeterli tepki verilemediğini, bu nedenle de böyle cinayetlerin artarak devam etiğini vurgu yaptı.
Mezitli Belediyesi öncülüğünde Feray Şahin Parkı’nda düzenlenen ölüm yıldönümü anma etkinliği için Belediye Başkanı Neşet Tarhan beraberindeki yurttaşlar ile anma etkinliğinin düzenlendiği parka kadar yürüdüler. Feray Şahin Anma etkinliğine Şahin ailesinin yanı sıra Belediye Başkanı Neşet Tarhan, CHP Mersin İl Kadın Kolları Başkanı Gülşah Yıldırım Genç, İHD Mersin Şube Başkanı Av Battal Gazi İnci, HDP Mersin İl Eş Başkanı Hoşyar Sarıyıldız ve Bedriye Kuş, Baro Eski Başkanı Av. Bilgin Yeşilboğaz, İHD Şube Eski Başkanı Hakkı Demir, CHP Mezitli Kadın Kolları eski başkanı Aslı Çalışkan ile yurttaşlar katıldı.
ŞAHİN AİLESİ 6 YILDIR ADALET ARIYOR
Mersin Toros Üniversitesi’nde İçmimarlık Bölümü son sınıf öğrencisi Feray Şahin,
Mezitli İlçe Belediyesi’nde staj yaptığı sırada 19 Eylül 2017 tarihinde o sırada polis olarak görev yapan Fatih Burak Aykul tarafından öldürülmesinin üzerinde 6 yıl geçti. Ancak katil 1,5 yıl yattıktan sonra indirimli 5 yıl 3 gibi komik ama ödül gibi ceza ile sokağa bırakıldı.
Gencecik kız Feray kara toprakta, dosya 4 yıldır Yargıtay’da bekliyor.
TOPLUM KADIN CİNAYETLERİNE KARŞI DAHA ÇOK DUYARLI OLMALI
Feray Şahin’in ailesine her daim destek olacaklarını dile getiren Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, “Tüm toplumsal olaylara karşı STK’ların daha duyarlı olmaları gerekiyor. Cezasızlıklar nedeniyle kadın cinayetleri son bulmayacaktır. Giderek artıyor maalesef. Daha çok duyarlı olup sesimizi çıkarmamız gerekiyor. Güvenlik güçlerine haber vermememize rağmen onlar bu anma etkinliğine geliyor ve görev bilinci ile takip ediyorlar. Peki buradaki bu anmayı takip etmesi gereken kuruluşlar gereken hareketliliği gösteriyor mu? Söylemek mi, davet etmek mi gerekiyor. Başta kadın derneklerini söylüyorum. Birçok yerde karşımıza çıkan kadın dernekleri, bu olaylara karşı duyarlı olmazsak benzer kadın cinayetleri sürekli artar.
Bizler, Feray kızımıza adalet için bugün buradayız. Feray’ın vefatı üzerinden 6 yıl geçti. Ama davası dört yıldır Yargıtay’da devam ediyor. Dosya arşivde ve incelenmiyor. Faili dışarda rahatça geziyor. Böyle bir adaletsizlik kabul edilemez. Böyle kararlar elbette Feray’ın Annesini ve Babasını incitecektir. Ama biz onlara her zaman destek olacağız. Feray’ın adını bu parkta yaşatacağız. Bizim belediyemizde stajyer olarak son günlerini geçiren, mimarlık fakültesi öğrencisi Feray’ı rahmetle anıyoruz. Annesine ve babasına tekrardan başsağlığı diliyorum” dedi.
FERAY; HAYALLERİ OLAN, BİR EVİN TEK KIZIYDI
Mersin’de üniversite son sınıfta okurken öldürülen, 23 yaşındaki Feray Şahin’in babası Bekir Şahin yaptığı açıklamada, tıpkı öldürülen diğer kadınların, kızların yakınları gibi 6 yıldır adalet aradıklarını belirtti. Feray, suçsuz, savunmasız ve masum olduğu halde devletin silahının emanet edildiği Fatih Burak Aykul tarafından katledildiğini hatırlatan Şahin açıklamasına şöyle devam etti:
DELİLLER YOK EDİLDİ, KATİL KORUNDU
Olayın delillerinin birçoğu yok edilmişti, bazıları da eksik toplanmıştı. Bunlar araştırılmadı, sorgulanmadı sorumlular cezalandırılmadı. Cinayeti basitleştirip kendini kurtarmak isteyen katilin yalan, yanlış, asılsız iddialarıyla soruşturma ve dava süreci sonuçlandı.
Ancak Adli Tıp, Feray’ın uzaktan atışla öldürüldüğü raporuna ve katilin DNA’sının Feray’ın tırnakları arasında çıktığını kanıtlamasına rağmen, gencecik kızı katleden katil indirimli komik ceza ile sokağa salı verildi. Bu facia karar, aileyi bir kez daha öldürdü.
Bu hukuksuz, cezasızlık ile katil açıkça korundu.
Hukuksuzluk, adaletsizlik, vicdansızlık, mağduru değil, katili koruma zihniyeti ailenin acısını daha da artırmış, öfkelendirmiş, hukuka olan güveni yok etmiştir.
Olayın en acımasız, en vicdansız kısmı ise birçok kadın katili gibi Feray’ın katili Fatih Burak Aykul’da, maalesef verilen indirimli, ödül gibi cezayla bugün aramızda ve hiçbir şey olmamış gibi geziyor. Cinayetler en ufak ayrıntısına kadar araştırılsın bu süreçte ihmali olanlar cezalandırılsın ve katil en ağır şekilde cezalandırılsın istiyoruz. Katil belki de yeni katliam için, başka genç bir kızı öldürmek için, her an bir fırsat kolluyor. Bu sorumluluğu kim alıyor? Kim bu katili koruyan? Hani yasalar önünde herkes eşitti. Yasalar katili korumak için mi var?
Türkiye’de artarak devam eden kadına yönelik cinayet ve şiddet olayları meşrulaştırılırken, suç işleyenin yanına kalıyor, ölen canların hesabı sorulamıyor, analar ağlıyor.
Bu ülkede yaşayan kadınlar her an, evde, sokakta, iş yerinde, okulda erkek şiddeti ile karşı karşıya kalıyor. Bizler en temel hakkımız olan yaşam hakkımızı savunuyoruz ve isyanımızı haykırıyoruz. “Yeter artık” diyoruz. Kadın cinayetlerini önleyici politikalar geliştirilsin ve şiddeti önlemeye dair var olan yasalar uygulansın. İstanbul Sözleşmesi yeniden uygulamaya konulsun. Kadın cinayetlerinde “haksız tahrik indirimi, “iyi hal indirimi ”uygulamalarından vazgeçilsin. Katiller değil, kadınlar korunsun” diye konuştu.
ANNE AYSEL ŞAHİN’DEN DUYGULANDIRAN AÇIKLAMA
Kızının ölümünün 6.yılı nedeniyle konuşan Anne Aysel Şahin, Feray’ın kadın cinayetlerinin ne ilki, nede sonuncusu olduğunu belirtti. Aysel Şahin, kızı için kaleme aldığı yazıyı anma sırasında duygularına hakim olamadığından CHP Mezitli Kadın Kolu eski başkanı Aslı Çalışkan yaptı.
Bir Annenin kaleme aldığı zor bir yazı başlıklı açıklama şöyle:
Bu yazıyı evladını kayıp etmiş bir anne olarak yazmak ne kadar zor bir bilseniz, bu acıyı yazmaya kalksam ne kelimeler yeter, nede ömrüm.
Hani bir söz var Ölüm bir eve girince, sağ kalanları da, acısı ve yokluğu yavaş yavaş öldürür diye, bunun ne demek olduğunu en iyi bir yakınını, evden tabutuyla çıkartılırken görenler, yaşayanlar bilir.
Biz anne ve babalar evlatlarımızın üstüne titrerken, tırnağına zarar gelmesin deyip gözümüzden sakınırken, öpüp, koklamaya dahi kıyamazken, geceleri üşümesin diye kalkıp üstünü örterken, biz bunları yaparken gün gelip evladınızın üstünü toprakla kapattığınızda işte o zaman anlarsınız bu dünyanın ne kadar acımasız olduğunu.
Güzel kızım bu dünya iyilerin değil, kötülerin dünyasıymış.
Keşke analar ve babalar bu acıyı hiç yaşamasa, evlatlarını kara torağa vermese. Çünkü öyle bir acı ki bu, hiç bir şeye benzemiyor.
Canlar, bu acının ne bir ismi var, nede bir tarifi, biz bu acıyı yaşadık Rabbim bu acıyı hiç kimseye, ne bir hastane köşesinde, nede bir mezarlıkta öğretmesin.
Düşünüyorum da boşa dememişler Eylül ayı hüzün ayı diye, bizde Eylül ayında kızımızı canımızı kayıp ettik, onun için Eylül ayını artık hiç sevmiyorum.
Evlat sevgisi bir başkadır.
Kızımın kokusunu hasret bırakan o Katil dilerim Allahtan, yaşattığını yaşamadan ölmesin.
Canım kızım;
Acın öyle birikti ki içimden, aldığım nefes bile içime batıyor sensiz hiç bir şeyin ne tadı var, nede tuzu, senden sonra bu hayat o kadar anlamsız ki, sen olmayınca evimin tüm ışıkları söndü, çünkü sen evimizin neşe kaynağı güler yüzü ve biricik kızıydın.
Hiç umulmadık bir gecenin ilk saatlerinde birden gidiverdin karanlığa kızım, ne bir elveda nede bir söz, nede bir göz göze geliş nede bir dokunuş, aniden bir boşluğa ve ölüme gidiverdin. Bu acının ve özlemin tarifi yok, bu nasıl bir his bilirimsiniz oda çok geniş ama sığamıyorsun, kapı orda ama çıkamıyorsun, pencere açık ama nefes alamıyorsun, açtığım her telefonda ve her kapıda seni görmeyi ve sesini duyabilmeyi öyle çok diledimki Allahtan ama maalesef kızım, telefon numaran var ama sesin yok.
Öyle bir yola gittin ki arayamıyorum seni annem, ne vedana, nede yokluğuna alışamadım. Kokun hala burnumda ben seninle ilgili hiç bir şeyi unutmamışken nasıl alışırım yokluğuna, sensizlik o kadar zor ki nefes alamıyorum kızım çok özledim seni.
Çaresizim ve kendi kendime alış Aysel, Feray yok artık. O bir melek oldu uçtu, ama yine de söz geçiremiyorum şu kalbime.
Seni o kadar çok özlüyorum ki, rüyamda da olsa seni görmek için her gün, her saat Allaha yalvarıyorum, seni bir kere görebilmek için canımı dahi verirdim.
Mücadele ediyorum, çırpınıyorum, direniyorum ama maalesef, hani kuşun ayağına taş bağlayıp uç derler ya, işte benimki de o misal. O katil benim kolumu kanadımı kırdı.
Kızım senden sonra hep uzaklara dalar gözlerim, çünkü o daldığım yerde seninle yaşıyor bazen gülüyor, bazen de ağlıyorum. Seninle olan anılarımı hiç unutamıyorum.
Seni o kadar çok özlüyorum ki, bu ne seni bana getiriyor, nede beni sana kızım.
Vaktinden önce gider mi insan, gidiyor işte, hem de gidiyorum bile diyemeden.
Giderken yüreğime kocaman bir yara bıraktın kızım, ne kapanıyor ne de kabuk bağlıyor. Vedası olmayan tek ayrılık ölümmüş, hem giden ölüyor, hem kalan.
Hep derdim insanın senin gibi bir kızı olsun diye, düştüğünde kaldıran, yokluğunda elini tutan, üzüldüğünde dert ortağı olan. İnsanın en azından hep yanında olan bir kızı olmalı derdim, ama maalesef o katil, seni bize çok gördü kızım.
Bana bir söz vermiştin kızım; “Anne bir şeye ihtiyacın olursa beni ara ve söyle her zaman senin yanındayım” demiştin, işte şimdi söylüyorum kızım benim sana çok ihtiyacım var, senin kokuna, anne deyişine, sarılışına ve gülüşünü, seni çoook özledim. Ben sensiz yapamıyorum, annem ne olur çık gel neredesin. Ah be yavrum ne yazsam, ne söylesem, hepsi boş, bazı şeyler hiç geçmiyor. Bazı acılar, bazı yaralar, bazı yaşanmışlıklar, insanın içinde kalıyor, yer zaman ayrıt etmeden hep benimle canımı yakıyor.
Canım kızım yüzünü öyle özledim ki, seninleyken gözlerimi kırptığım için bile senden özür diliyorum. Senden çok özür diliyorum yavrum hani bende sana bir söz vermiştim ya şartlar ve koşullar ne olursa olsun, senin elini hiçbir zaman bırakmayacağım diye, ama maalesef son nefesinde yanında olamadım, elini tutamadım, son sözünü duyamadım yavrum. Ne olur beni afet annem, bu acı öyle bir acı ki et kemikten ciğer yerinden sökülür gibi soruyorum siz dostlara, yakınlarıma çevreme; siz hiç avazınızın çıktığı kadar evladım, kızım diye ağladınız mı?
Ben şimdi burada o katilin annesine soruyorum, biz bu acıları yaşarken, o bir katil annesi olarak kafasını yastığa rahat koyabiliyor mu? Çok merak ediyorum, bizim yerimizde kendisi olsaydı ne yapardı.
Şimdi benim kızım, o kara toprağın altında ve buna sebep olan katil ve ailesi, hiç bir şey olmamış gibi, hayatına devam ediyor.
Katile o özgürlüğü veren hakim ve savcılara da soruyorum, içiniz rahat mı sizin adaletiniz bu?
Vicdanları sızlatan, acıları çoğaltan, hukuksuz kararlar sonucu Feray ve Feray gibi bir çok kadınımız ve kızlarımız öldürülüyor, öldürülmeye devam ediliyor. Ben burada o hakim ve savcılara diyorum ki, ayarıyla oynadığınız kantar gün gelir sizi de tartar.
Mekânın cennet, melekler duacın olsun kızım, seni hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız Sevgi ve özlemle anıyoruz. Annen Aysel” www.yenicizgihaber.com YENİ ÇİZGİ